Türk
Kültüründe İcâzetnâmeler[1].
Sadi
BAYRAM[2]
İcâzet, kelime olarak izin vermek müsaade etmek anlamona
gelir. Ancak, Osmanlı İmparatorluğunda,
müderrislerin verdiği müsaade, yani icâzet diploma anlamını taşır.
Bunlar genelde tezhipsiz küçük
boydadır. San?at erbabına verilenler ,
malî durumu düzgün olanlar icâzeti
aldıktan sonra onu cetvel, altun varak
ve tezyinatla tezhipletebilirler.
İcâzetlerde
genelde üç bölüm bulunmaktadır.
Allah için övgü, Hz.Peygamber ve ashabına övgü, bilgiye övgü, icâzet sahibinin
adı, icâzeti veren hocasının adı ve memleketi, ve sırasıyla hocanın hocaları, hocaların hocaları, Hz.
Muhammed?e kadar. Öğrenciye okutulan ilimler belirtilir. Öğrencinin hocasını
unutmaması, kendisinin Allah tarafından bağışlanması da yer alabilir. Mezun
olan öğrenciye hayatı hakkında bazı tavsiyelerde bulunulur.
Bu icâzet şekli Osmanlı Devletinde Anadolu, Trakya ve Balkanlar için geçerlidir.
Irak, Arabistan ve Mısır?da biraz farklıdır.
Verilen dersleri sıralarsak; tefsir, hadis, kelâm,
belâgat, usul, furu, nahiv, sarf, mantık, hikmet, edebiyat, feraiz ve benzeri ilimlerdir..
İnsanlar doğduktan sonra ebeveynlerinden bazı şeyleri
görme, duyma yolu ile hafızasına yerleştirir. Çocukluğunda emekler, yemek yemeyi, yürümeyi, konuşmayı öğrenir.
Daha sonra mahalli imkânlara göre
okullara gider, tahsil hayatı başlar. Bu yeni sırlara vâkıf olma, kendini ve çevresindekileri yenileme için
güdülen bir yoldur.
Gençliğimizde hayâllere dalar, kendi kendimizi keşfeder,
yeni çevremizde keşifler arar, aşk, şevk
heyecandan sonra durulur, yaptığımız
tahsil ve terbiyeye göre; bir meslek sahibi, iş-güç sahibi olur,
çoluk-çocuğa karışır, evimizin gelirini arttırma yolları aranır. Ara sırada
sağlıkla uğraşılır. Hayat hızla akar,
zaman hızla geçer derken ihtiyarlık zamanı gelmiş, çoluk- çocuğun evlendirme,
mes?uliyet sahibi olma, çoğalma dönemi başlar.
Aile fertleri arasında en yaşlı büyük baba, köşesine çekilir, herkezi
tepeden gözetleyerek yön verir. Bu arada
gençlikte olduğu gibi hayâllere dalar, eski defterleri karıştırır, hayattaki başarıları ile tahsil hayatında
aldıkları diplomalar dönemindeki geçim derdi, iş-güç derdi olmayan,
mes?uliyetsiz, hayatını özlerler?
Osmanlı döneminde de diplomalara icâzet adı verilir,
bugünkü gibi matbu olmaz; icâzetler,
hocaları tarafından el yazısı
düzenlenir, bu düzenleme esnasında da
mesleği öğrendiği hoca silsilesi de verilirdi. İşte bunlarda biri de Büyükbabam 1864 Merzifon doğumlu Hacıbayramzâde (Hacı Ahmed) Salim Efendi?nin
takriben 1877-80 yıllarında 13-16 yaşlarında
İstanbul-Fatih Şeyhülislâm Feyzullah Efendi Medresesi?ne kaydolmadan aldığı
icâzet olduğunu zannederim.. Şöyle
başlar :
Bismillâhirramanirrahim[3].
Rahmanirrahim olan
esirgeyici ve bağışlayıcı olan Allah?ın ismi Celîli ile başlarım.
Bütün hamd Alah?a mahsustur ki, insanlara görmediğini
öğretmiş fazılların ilmiyle onların zahir ve batınlarını temizlemiş,
hükümlerini çıkarmada zihin ve zekâ ile onların
kalplerini tenvir etmiş ve âlimleri enbiyaya varis kılmıştır. Artık
uyulan Peygamber Aleyhisselâm?ın ihbarı üzerine onlara uymadan dönmeye yol
yoktur. O Allah ki, mizânda âlimlerin
mürekkeplerini, şehitlerin kanlarına
tercih etmiş ? Enbiunî bi esmâ-i haûlâf
? kavli ile
onları meleklerin üzerinde üstün tafsîl etmiş, ? innemâ yahşâ ?llahe
min ibâdihil ülemmâû? ; yani Allah?ın kullarından ancak âlimler
lâyıkıyle Allahtan korkar, kavli ile de onlara haşiyeti has kılmıştır.
Selât-u selâm dahi ihtiyar ettiği kulları üzerine olsun. Bilhassa onlardan
aydınlatıcı ışık olan Hz. Mustafa?ya şerif ve seçilen Nebî?sine razı olduğu
habibine ve O?nun âlî ve ashabı üzerine
olsun ki kesin hidâyet nuru onlara
parlamış, dünyada maişet, ahrette necat yolları onlarla inkişâf etmiştir.
Bundan sonra, şüphesiz ki ilm, ile âmil
olan âlim, fazıl ve kâmil takı ve nagi (Allah?tan korkan, kendini kötülüklerden muhafaza eden ) , anlayış
ve zekâ sahibi, akranına üstün, ihvânına
faik, maarifin esrarını çıkaran, lâtifelerin nüktelerini feth eden, ani bihi
( şunu
kasdediyorum) Merzifonlu Ali?nin oğlu Hafızılkur?an olan Hacı
Osman?nın oğlu Seyyid Ahmed Salim?i kasdediyorum. O
Ali ki, Hacı Bayramzâde diye ma?ruftur. Cenab-I Allah, onu istediğine ve
razı olduğu maksatlarına muvafak
eylesin. Vakta ki gece gündüzle
ilimlerin nevleri için ömrünü sarfettiği ilimlerin usül ve furuğuna makul ve menkulüne
bilhassa; tefsir, hadis, fıkha benden
icâzet vermemi talep etti.
Benim
şeyhim seyyid ve âllâme olan, deniz gibi
zekâ sahibi olan üstadım kudsî kuvvet sahibi, bütün insanî faziletler menbâı
? doğum bakımından Şekalı, vatan ve
merkad bakımından Amasyalı olan Mevlâmız
ve yakınımız İsa Ruhî?dir. Bana icâzet
verdi, ilimler hususunda . O da allâme olan imam ve en büyük ve zekâ sahibi,
vaktinin sultanı, zamanın naziresi, ilmî ve irfanıyla halk üzerinde Allah?ın
hücceti hakâik ve ulum nurlarının matlaî[4],
dekâik[5] ve
maarif sırlarının menbaı, tecdid[6]
sırrı ile kendisi hakkında şehadet
edilen mevlâmız Siraceddin Halidî Nakşibendi Kerdamirî olan İsmail-I
Şirvanî?den, o da ; asrının teki, zamanın kutbu dehrinin feridi olan
allâme Yahya el-Kürdüstanil Mezurî, o da
, Kezberdi şeyhinden, o da, mevlâız Kezberdi Abdurrahman?dan , o da şeyh
Muammer?ül Mekki arif olan imamdan, o da, şeyh Ahmed?ül Yemenî?den, o da İmam Yahya bini Mükerrem?il Taberî?den, o da,
ceddi olan İmam Muhibbetü?l Taberi?den, o da,
Burhaneddin İbrahim?den, o da , şeyh Abdurrahman-I Ferganî?den, o
da, mevlâmız Abdullah-ı Farisî
Ferganî?den, o da abdallardan birisi olan şeyh Ebi Lokman Yahya?dan, o da, İmam Muhammed bin Yusufi?l Berberi?den, o da,
muhaddislerin emir Muhammed bin İsmail bin İbrahimil Buharil Ca?fî?den, ve yine üstadımızın üstadı Evliyazâde diye
ma?ruf olan şeyh Abdurrahimil Erzincanî?den Allah yerini münevver eylesin. O
da, ilimlerin denizi olan Ebul hay res-Seyyid Muhammed Emin Efendil Hâdîmî?den,
o da, kudsî nefis sahibi olan zamanın
kutbu insî kerâmetler sahibi validi Ebu Said Mevlâna Muhammed?ün Hâdîmî?den, o
da, validi[7]
olan şeyh Mustafa Hâdimî?den, o da, fazıl-I muhakkik olan Muhammedün
Tarsusî?den, o da, şeyhi olan Muhammed bin-i
âlim Kâmil?den, o da, mevlâmız
Harüddin-ı Remli?den, o da, mevlâmız
Ahmed bin Abdulmeâli?den, o da,
validinden, o da, şeyh Zekeriyya
Ensarî?den, o da, Hatem?ül Muhaddisi ( hadis
sahiplerinin sonuncusu ) İbnül Haceril Askaranî?den, o da, mevlâmız Burhaneddin?den, o da, allâme
Şahne?den, o da, mevlâmız Sıracüddin-I Zübeyri?den, o da, mevlâmız Ebil Vagıt Abdülevvel
Abdurrahman?dan, oda, büyük âlim olan
Abdullah-I Serahsî?den, o da, Muhammed
bin-I Yusufil Ferberi?den, o da,
Allah?ın ktabından sonar, en sahih kitabın sahibi Ebi Abdillâh bin
İsmail-I Buharî Ca?fî?den bunun içün çok seneler vardır., onları âlâsı
sülâsiyaddan sahihilerden olanıdır.
Demiştir
ki; İbrahim oğlu Mekki bize haber vermiş, o da, Yezid bin-I Ubeyd bize haber
vermiş. Seleme bin Ekva?dan demiştir ki ben Resulullâh?dan işiddim. Her kim ki
benim söylemediğimi, söylediğimi söylerse, yerini ateşte hazırlasın. Sadaka
resulullâh?. Ve yine şeyhimiz Ebul Said?il Hâdimî, zamanın muhakkak ulemasından
müddekkit ( tetkik edici) asrnın fazıllarından olan Ahmed?il
Gazabadî?den almıştır, Allah O?nun şanını islâh eylesin. O da, Şeyhülislâm ittifakla üstadıl kül olan
Muhammedün Tefsirî Sivasî?den, o da, mevlâız Molla Alil Küğranî?den, o da, şeyh
Abdullah Cezerî?den, o da, mevlâmız
Ahmed?il Mubahhal?den, oda, muhakkik
Mizacani Şirazi?den, oda, Muhakkik-I Devani?den, o da, mevlâmız Muhyeddin-i
Küşkenarî?den, o da, muhakik allâme? seyyid Şerif-i Cürcanî?den, o da, mübârek Şah-ı Buhari?den, o da muhakkk
Razi?den, o da allâme-i Şirazi?den, o da kâtib-I Gazvanî?den, o da, fazıl-I
allâme? Fahreddin-i Razi?den, ofa, hüccetü?l-islâm büyük âlimlerin iftihar
ettiğiğ süleha-I kiramın iktida ( uyduğu
) İmam-ı Gazali Kuddise sırruhulazziz?den, o da, İmam olan validi Ebi Tayyib?den, o da, mevlâmız Ebi Ishak İbrahim-i Mervezi?den o da,
Ebil Abbas Ahmed?den, o da, o da
Ebi Kasım Osman?dan, o da, mevlâmız
İbrahim bin İsmail?den, o da insanların
delili olan İmam Ebi Abdillah Muhammed bin İdris-I Şafî?den , o da, İmamımız
rabbani muhakkik Muhammed bin hasanî Şetbani?deni o da, imamların adları millet
ve ümmetin ışığı olan imamımız İmam-I Âzam (?
Ebu Hanife ?)? o da, mevlâız
Hammad bin Süleyman?dan, o da,
İbrahim-I Nahaî?den, o da, şeyh
Alkamed bin-I Zeyd?den, ve Ebi Abdurrahman bin-I Zeyd?den ve Ebi Abdurrahman
bin-I Abdillah bin-I Habib?den almışlardır. İlk ikisi Abdullah bin-i
Mes?ud?dan, üçüncüsü İmam emirü?l- mü?minin Ali bin-I Ebi Talib?den.
Radiyallahu an hüm. Bu ikisi hatemün Nebiyyün seyyidüna Muhammed Sallallâhu
Aleyhi ve alâ alihi ve eshabihiden
mümkinatın silsilesi devam ettiği müddetçe ve kânat peşpeşe birbirini takip
ettiği müddetçe.
Bundan
sonara, sen bil ey veled: Evvelâ nefsime Allah?ın tahvasıla vasiyet ediyorum. Sonra da sana. Çünki
aldıklarının hayırlısı takvadır. Ahiret daha hayırlı ve daha bâkidir. İman
çıplaktır, onun örtüsü takvadır, ziyneti hâyâdır, semeresi yüce ilimdir, ve
Allah?ın taatiyle de vasiyet ediyorum. Çünki o ibâdetlerin eşrefidir? sen ilmin
meclislerine ve tedrisatına lâzım ola? ve onunla amel etmeye ? çünki amel ilmin
semeresidir?. Talebi ibadettir, ders vermesi tesbihtir, ondan bahsetmek cihad ve şahadettir, onu
öğrenmek sadakadır, o yalnızlıkta insanın arkadaşıdır, tenhalarda sahibidir?
dostlarının yanında vezirdir, garipler yanında yakınıdır.
Yine kitap ve sünnetin azimetleriyle ilmi ve
ameli vazifelerle iştigal etmeyi tavsiye ediyorum. Bilhassa, teheccüd namazına
( gece kılınan namaz ), evabin
namazına ( Akşam namazından sonra namaz ), kuşluk namazına, eyyam-ül[8]
biyz[9]
orucuna, pazartesi ve Perşembe günlerin orucuna, Hz. Davud orucuna. Se şu hadis
ilea mil ol:? Kun fid dünya keenneka garibün evabiru sebiin ve udde nefseke min
eshabin ubur?[10] ve şu hadisle de amîl ol: ? Sil
men gataake ve?fu amen zalemeke ve ahsin ilâ men esa?e ileyke ve aleyke bi rıfkin ve beşaşetin ve ilmin ve
tevazuun ve ihsanil min killi isaeti ve figre min ehli dünya kema tefirru minel
vestani an ehli dünya vela tagrut haceten lediyhim ?. Önce hadisi
açıklayayım: Yani, senden ilgiyi
kesenden de ilgilen, sana zülm edeni
affet, sana kötülük yapana iyilik et, ve yine sen şefkâte, güleç olmağa, ilme
tevazuya, her kötülükten dolayı iyiliğe lâzım ol, ve arslandan kaçar gibi ehl-i
dünyadan kaç, ehl-i dünyadan mütağni ol, onlara ihtiyacını arz atme.
Bu
halin acelesiyle icmailin gayesidir, amma tafsil ise ona icmâl delâlet eder.
Yüce
Allah?a hamd olsun biz, Allah?ın vergileri üzerine Allah?a hamd ediyoruz.
Nimetlerinden bütün hediyeleri üzerine ona şükr ediyoruz, ve bunun üzerne de
bizleri âlimlerin hizmetçilerinden ve miskin fakrlerin ve esirlerin azadların
ve salihlerin hizmetçilerinden kılmıştır ve biz dostlarının sadarı olan
seyyidlerimiz Hz. Muhammed?e vesair enbiyâya ve evliyâya ve melâikelere ve asfiyaya ve ehli taatın edibasına salad
getiriyoruz. Azim, âlîm, gafur, hakîm afu[11] fettar[12] olan Allah?dan kusurlarımızın düşüklerimizin
setrini, günahlarımızın ve taksiratımızın mahvını Allah?dan diliyoruz. Diğer
mücrim olan mü?minlere karşı kusurlarımızın setrini[13] talep ediyoruz. Afiyetin hayrını rızk vermesini
de sual ediyoruz?
[1]
Diploması ( İstanbul?a gitmeden aldığı )
[2]
Klâsik Arkeolog, Sanat Tarihçi.
Araştırmacı.1965-1972 Önasya Dergisi Sahibi, 1973-2002. Vakıflar Genel
Müdürlüğü Kültür ve Tescil Dairesi Başkanlığı, Başkan Yardımcısı, Şube Müdür,
Daire Başkanı. 2002? de emekli.
[3]
Bağişlayan, esirgeyen Allah?ın adıyla.
[5]
Anlaşılması dikkate bağlı güç işler.
[9] Her
Arabî ayın 13-14-15 günleri.
[10]Sen dünyada garib gibi veyahut yolcu
gibi ol, nefsini ashabı kubürden say