CUMHURİYETİN 75. YILINDA VAKIFLAR
Sadi BAYRAM
Orta Asya içlerinden Malazgirt Meydan Muharebesi ile ebediyyen Anadolu'ya giren Türk milleti; kültürünüde birlikte bu vatana getirmiş, felsefe ve inanç sistemine, ahi kültürü ile de birleştirerek bin yıldan beri çeşitli kültürlere beşiklik yapmış Anadolu'yu dizginleri altına almış ve medeniyetin zirvesine çıkarmıştır.
Anadolu, Rumeli, Bosna-Hersek, Macaristan, Mısır, Filistin, Suriye, Hicaz, Bağdat ve Basra gibi bir çok ilke ve şehirler vakıflarla şehirleşmelerini tamamlamışlar, halkın sosyo-kültürek ihtiyaçlarını mahalli yönetimle karşılarken, devlet de dış meselelere zamanını harcamıştır.
Konya Selçukluların başkenti olmuş, şehir vakıf eserlerle çağının görkemli sanatlarını sergilerken, diğsr yandan ilmin de merkezi olmuştur.
Gerek Selçuklular döneminde gerekse erken Osmanlı döneminde fetihden sonra imar hareketlerşi vakıflar aracılığı ile gerçekleşmiştir.
İlk yapılar genelde hamalar olmuştur. Zira beden temizliği önde tutulmuş ve ruhi temizlik için ön şart olarak ortaya çıkarak cami ve mescitler inşa edilmiş, daha sonra fikri temizlik için medreseler, ekonomi çarkının işlemesi için de bedesten-arasta, han ve kervansaraylar inşa edilmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerine kadar vakıflar halkın dertlerine çare olmuş, açları imaretlerde doyurmuş, hastaları darüşşifalarda tedavi etmiş, yocuları kervansaraylarda ücretsiz barındırmış, bedestenlerde tüccar mallarını pazarlamıştır.
Selçuklular ve Osmanlı İmparatorluğu döneminden, harpler, tabii afetler ve diğer olumsuz sebeblerden dolayı günümğüze 27.017 adet vakfiye intikal etmiş, 300.000'in üstüne muhtelif belge arşivlerimize ulaşmıştır. Ancak vakıf sayısı yönünden çeşitli kurum, kuruluşlar ve şahıslardaki belgelerin toplanmasıyla bu rakkamın 35.000'i aşacağı şüphesizdir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kurulmasıyla birlikte, sdavaşta olan milletten vergiler istenildiği gibi toplanamamış. halk TBMM. Hükümetie gönüllü vergi vermiş, memur maaşları ekseriyetle vakıf gelirlerinden karşılanmış, dolayısıyla da bugüne kadar maliye Bakanlığı kontrolü altında bir devlet dairesi gibi görülmüştür.
Aslında vakıflar bir devlet kuruluşu olmayıp, tüzel kişiliğe haiz özerk bir kurumdur. Herhangi bir vakıf, vakfiye hükümlerine göre idare eden mütevellisi kalmamış ve vakfın yönetimi 10 yıl açıkta kalmış ise, bu vakıf 2762 sayılı kanuna göre mazbut vakıflar arasına alınır ve idaresi Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğüne geçer. Her vakfın müstakil bir tüzel kişiliği vardır ve devam eder.
Yani ecdadın bir emanedidir. Emanet, vakfiye senedine göre vakfıon idamesidir.
Cumhuriyet'in ilânı olan 1923'den Türk Medeni Kanununa tabi 903 sayılı kanunun yayın tarihine kadar 73 tesis kurulmuş. 903 sayılı Kanun Tüzüğünün yayınlandığı 1970 yılına kadar da 154 vakıf kurulmuştur.
1970 yılından 1980 yılına kadar 800 yeni vakıf kurulmuş, 12 Eylül 1980 tarihindeki darbe neticesi, kapatılma korkusu içinde olan
dernekler, kanun boşluğundan yararlanarak hızla vakıflaşma yoluna gitmişlerdir. Zira dernekler, valiler tarafından bir kararla kapatılabime yetkisine haizdir. Halbuki vakıflar; mahkeme kararlarına göre kurulur, mahkeme kararları ile de dağıtılabilir. Yurdumuzda mahkemeler, vakıf kuruluşunda üç ayda netice alınabilse de kapatılmaları, temyiz dahil en az iki yıl sürer, o zamana kadar da bu köprüden çok sular akar, felsefesi hakimdir.
1967 yılından 14 Eylül 1998 tarihine kadar 4560 vakıf kurulmuş, faaliyetlerini devam ettiremeyen 212 vakıf ise dağılmıştır.
345 adet Osmanlı Döneminden kalma mülhak vakıf vardır, 167 cemaat vakfı, 114 esnafa ait vakıf bulunmaktadır.
Bugün % 51'i Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü uhasinde mazbut vakıfların, % 24'ü mülhak vakıfların olmak üzere Türkiye Vakıflar Bankasının % 75'i Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait bulunmakta, Türkiye'nin sayılı bankaları arasında yer almaktadır.
|