Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde Bulunan
Kendinden Desenli, Üzeri Yazılı İki Kumaş
Sadi BAYRAM
"İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarafından tertiplenen III. Milli Türkoloji Kongresine tebliğ olarak sunulmuş, daha sonraları Vakıflar Dergisi, S.XV., Önder Matbaası Ankara 1982 tarihinde, s.139-156 sayfalarında basılmıştır. 28 resimle."
Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde iki cins, jakarlı, üzeri eski yazılı' kumaş bulunmaktadır. Birincisi 292 cm. boyunda, 65 cm. eninde, parça, keten kumaş olup, üzerinde 'Aşere-i Mübeşere', yani, Cennete girecekleri müjdele-nen kişilerin isimleri bulunmaktadır. Zemin siyah olup, yazılar kurşunimsi beyazdır. Şu isimler tekrarlanmıştır:
Allahümme salli ve sellim alâ, Muhammed ve Ahmed ve şefiin ve müşeffein, ve musaddakin ve rahmetin Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Hüseyin, Talha, Zübeyr, Saad, Said, Abdurrahman, Ebu Ubeyde, Teala anhüm Iilalemin raziyallahü ibaresi kalıp halinde yanyana üçer sıra halinde devam etmekte olup, bir kalıp 74 x 16 cm. ebadındadır (Res. 1,2,3).
Dini amaçla kullanılan bu ve benzeri kumaşlar üzerinde incelemelerimiz devam edeceğinden, ayrı bir konu halinde ileride sunmayı düşünüyoruz.
Bu makalenin asıl konusu olan ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde bulunan XIX. yüzyıl Türk imalatı, Hereke, Fabrikai Hümayun'da dokunan Kabe örtüsü kumaşı üzerinde durmak istiyoruz.
Edebiyatımıza "Kara donlu Beytullâh "olarak geçen Kâbe örtüsü, Araplar'ın deyimi ile Kisve-Sitare, tarihi kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre Yemen Meliki Tubba tarafından ihdas edildi. Hz. Muhammed, Kâbe'yi Yemen bezi ile örterdi. Ondan sonra gelen Halifeler, bu geleneği devam ettirdiler ve yeni örtüler, eskilerinin üzerine serildi. Kabe muhafızları, Abbasi Halifesi el Mehdi'ye müracaat ederek, Kabe tavanının çatlaması sebebiyle, eski örtülerin kaldırılmalarını talep ettiler. Halife tek örtü kullanılmasını emretti. Hicri 160, Miladi 782 yılından itibaren de tek örtü bir gelenek halinde kullanılageldi. Kâbe'yi işlemeli beyaz kumaşla örten ilk kişi, Abbasi Halifesi El Ma'mun 'dur. Fatımiler tse, sırasıylı,ryeyaz, mavi, yeşil ve siyah ipek kumaşla örttüler Kabe'yi. .
H. 750jM.1382 yılında Salih, İsmail bin En-Nasr, Mısır'ın Kalyobiyye bölgesindeki üç köy halkını Kabe için kisve hazırlamakla görevlendirdi. Mısır Sultanı Kansu Gavri, Kabe örtüsünü 'Mahmal' denen deve üzerindeki çadırlarda, özel törenlerle Mekke'ye göndermeye başladı. Daha sonra bu törenler, hükümdarların dünya üzerindeki kuvvetlerini temsil mahiyetine döndü. Ş atafat i , gösterişi arttıkça, 'hükümdarların islam alemi üzerindeki otoriteleri de artmaya başladı ve dolayısıyla bu törenler büyük ehemmiyet kazandı.
Mısır'ın Osmanlılar tarafından Yavuz Sultan Selim zamanında fethiyle birlikte, kisve yapımına katılan üç köyün sayısı yediye çıkarılarak, masrafları Osmanlı Hazinesi tarafından karşılandı.
I. Ahmed 1021 H.j1612 M. senesi Muharremi'nde Kâbe'nin çatlayan tavanını tamire irade buyurdu. Örtünün bundan sonra istanbul'da yapılmasının adet haline geldiği söylenebilir. Türkiye Cumhuriyeti 'nin kuruIma çabaları esnasında, Kabe örtüsünün Osmanlılar tarafından gönderilmesi geleneği, Mısır Hidivi Mehmet Ali Paşa tarafından kaldırılmış ve yine Kalyobiyye bölgesinde Mısır Hükümeti adına hazırlattırılmıştır. 1 Muharrem 1341 'de, yani Ağustos 1922 yılından itibaren Suudi Arabistan Kralı Abdulaziz El Suud 'un emri ile Mekke'de bu iş için özel bir tesis kuruldu, örtüde değişiklik yapıldı, 7 yerine 16 parça'dan teşekkül etti. 16 parçalı kumaşın uzunluğu 64 m., genişliği 94 cm. dir. Yani, kumaş, Osmanlılar'ın aksine, dikey değil, yere paralel olarak Kabe'yi sarmaktadır. Her yıl Zilhicce'nin 9'unda değiştirilen Kabe örtüsünün eskileriı halka dağıtılmakta ve uğur sayılmaktadır.
Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde muhafaza edilen Evkaf Nezareti Arşivi'nin 1936 yılında Ankara'ya nakli sırasında gelen ve orijinal etiketi olanı ipek, sırasateni kendinden desenli (jakarlı) kumaşı 75 cm. eninde, 26-27.10 m. arasında değişen bir uzunluğa sahiptir. Kabe örtüsü olarak tavsif edebileceğimiz kumaşın .tamamı 19 top olup, birisi yarımdır. Bugün imal edilmiş gibi sağlam ve parlak olup, takribi bir milimetre kalınIığındadır.
Kumaş, sade, jakarlı, yani kendinden desenli olupı zigzaglardan oluşan iki bandın devamlı tekrarından meydana gelmektedir. Bunu şöyle de açıklamak mümkündür: (M) harfi diyebileceğimiz, veya ters, çift (V- W) harfi olarak şekillendirebilececeğimiz bir hat içinde, 31 cm. aralıklarla ''Lâ ilâhe illallah, Muhammedün resulallah, Lâ ilahe 'illallah, Muhammedün resulullah" ibaresi ile onun altındaki sırada "Allah celle celâluhu. Muhammed Aleyhisselôm, Allah celle celâluhu. Muhammed Aleyhisselôrn" ibaresi parlak düz siyah zemin "çözgü saten" içinde, "atkı saten" tekniğinde mat siyah renkte görülmektedir. Santimetrede atkı sıklığı 91, iplik çözgü sıklığı 28 dir. Zigzagların eni bir cm. olup iki ters (V) arası 36 cm. (M) harfi diyebileceğimiz hattın, ayak açıklığı arası 72 cm. dir (Res. 5). '
Top baş ve sonlarında 3,5 cm. kadar kumaş düz olup desensizdir. Yanlarda ise, 1 cm'lik şerik düz bırakılmıştır.
O devre göre Avrupai olan, kalın sarı kartona basılmışı üst kısmında kumaşa tutturmak için yuvarlak bir delik açılarak, yine yuvarlak kalın bir kartonla takviye edilerek metalik bir yüksük takılmış, böylece etiketin kumaştan yırtılarak kopması önlenmiş olupı kopyalıdır. Üzerinde şu bilgiler bulunmaktadır (Res. 4) : .
HEREKE FABRiKA-i HUMAYUNi MA'MULATI
Resim numrusu 1118
Sevk Numrusu 110
Cinsi
Düz siyah yazılı kumaş
Eni 75
Mikdarı metre santim 26 40
Boyu.
Fiyatı Santim kuruş
. .
Kumaşın etiketinde, cinsi altında Kabe örtüsü yazısı yerine "Düz. siyah yazılı kumaş" ibaresinin bulunması dikkat çekicidir. Kabe örtüsü olarak kullanılacağının belirtilmemiş olması tabii bir durumdur. Zira, kumaşın kisve haline dönmesi için; yanyana dikilerek, altının yelken bezi ile takviye edilmesi ile, yerden 9 m. yükseklikte Kur'an-ı Kerim'den ayetler bulunan altın sırma yazılı kuşağın, aplike edilerek dört bir yanını çevirmesiyle ortaya çıkacağı aşikardır.
Minyatürler üzerinde yaptığımız incelemelerde, Kabe, siyah renkli kumaşla örtülüdür ve üzerinde i birbirine paralel zigzag desenler hakimdir. Ayrıca Hayat Dergisi'nin Nisan 1966'daki 14. sayısında tele ile çekilmiş bir detay fotoğrafta yine kumaşın desenleri fark edilmekte ve bizim kumaşımıza uymaktadır. Görenlerin ifadesiyle de desen yönünden bir tereddüdümüz yoktur. (Res. 6, 7).
Aslında elimizde bulunan kumaş, türbelerin sandukası için hazırlanmış olsa üzerinde geleneğe göre, Ayet'el Kür'si veya "Küllün nefsin zaikâtül mevt" (her nefis ölüm acısını tadacaktır) mealinde bir yazı şeridi bulunması gerekir. Camilerin minber kapıları için imâl edilmiş olsa, "Utkuluha bi selômin aminin" (buraya güvenlik, sağlık, selamet ve esenlikle girin), veya ''İnne muttakine ti Cennatin ve uyun" (Allah'tan korkan, itaat eden kişiler Cennettedirler) ibaresi bulunan bir yazı şeridinin bulunması lazım. Zaten türbe ve camilerdeki bu tür kumaşlarda yeşil renk tercih edilerek, üzerine sarı renkte sırma veya iplikle yukarıda belirtilen âyetler yazılmaktadır.
O halde, bu kumaş, türbelerin sandukası ve camilerin minber kapısı için imal edilmeyip, Kabe örtüsü amacıyla dokunmuştur. .
Bu arada şu hususu belirtmekte yarar vardır. Hacılar Arafat'a çıktığı sırada, Zilhicce"nin 9'unda eski örtü çıkarılıp, Kabe Kral veya Emir 've devrin büyükleri tarafından yıkanıp, yeni örtü asıldıktan sonra, eski örtü Beyt'ül mâle teslim edilmektedir. Suudi Arabistan Emir'i tarafından Beyt'ül mal'den satın alınan eski örtü parçaları devrin büyüklerine hediye edilmekte, küçük parçalar da Kabe bekçileri tarafından halka dağıtılmakta, çıkarcılar da satmaktadır. .
İşte bu eski örtüleri XVI. asırdan beri Padişah, Valde, Şehzade ve devlet büyüklerinin sandukaları üzerine örtülmekte, dini yapıların duvarlarına asılmaktadır.
III. Ahmedı, II. Osman, III.Osman, IV. Murad, III. Mehmed'in sandukaları üzerinde eski Kabe örtüsü vardır (Resim 14-18). .
İstanbul Nakşidil Valde Sultan Türbesinde bir sanduka üzerinde, Kanuni Türbesinde bir sanduka üzerinde, Hürrem Sultan Türbesindeki bir sanduka üzerinde, II.Sultan Selim Türbesindeki Şehzade sandukaları üzerinde, Merkez Efendi Türbesinde.bir sanduka Kisve ile örtülmüştür.
Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi duvarında çerçeve içinde, Dolmabahçe Sarayı'nda mescid olarak kullanılan,.odada mihrap duvarında, İstanbul Yeni Cami minber karşısındaki fil ayağında, Edirne'de Eski Cami'de mihrabın solunda duvarda Kabe örtüsü asılıdır (Res. 12, 13). .
E yüp SuItan Türbesinde, D 'essen tarafından çizilen bir gravürde, sanduka üzerinde görülen örtü de Kabe örtüsüdür.
Kabe örtüsü deseni, XVI. asır mezar taşlarında da görülür. Eyüp Sultan mezarlığında görülen bir mermer sandukanın baş kısmı Kâbe örtüsü kumaşı desenine göre işlenmiştir (Res. 19). .
Topkapı Sarayı Müzesi'nde olduğu gibi, Avrupa müzelerinde de Türk mamulatı renkli Kâbe örtüsü bulunmaktadır. İngiltere Antaki Kolleksiyonunda ve Victoria Albert Museum 'da bulunan Kabe örtüleri m isal olarak gösterilebilir (Res. 11,12).
Menşeinde şamanizm tesiri olan bu kumaşlar, geçtiğimiz asırlarda bol ve çeşitli şekillerde ülkemizde imal edilmiş, Mekke-i Mükerreme'ye gönderilmiş, eskileri de Kâbe'yi bir sene müddetle tabiatın tesirinden koruduğu için mukaddes sayılmıştır.
Bizim konumuz, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde bulunan Kâbe örtüsü kumaşı olduğu için, diğerleri üzerinde şimdilik detaylı olarak durmadık.
Bugün, Sümerbank, Hereke tesisleri dediğimiz Osmanlı devrinde Hereke Fabrika-i Hümâyun denilen bu fabrikanın kısaca tarihçesi şöyledir: Sultan Abdülmecid devrinde, İzmit'te asker ihtiyacı için Çuha fabrikası kurulurken, Serasker Rıza, Paşa, İzmit Fabrikası müteahhidi Dadyan Biraderler'e 50 pamuklu, 25 ipekli canfes tezgahını havi fabrikayı, Hereke'de Hazine-i Hassa namına 1843'de kurdurmuştur. Serkis Ağa adında bir müdürü, italyan teb'asından bir ressam ve bir mütehassısla idare teşekkül eder. 1845 yılında fabrikayı, Gebze Tapu Sicili'nde Sultan Abdülmecid namına tescil ettirmiş ve kendisine aynı tarihdeki İzmit seyahatinda gösterilmiştir.
Fabrikanın tevsii için Avrupaya heyet gönderilmiş, Büküm ve perdah makineleri ile 25 çark, 16 düz canfes, 6 düz atlas tezgahı Avrupa'dan temin edilmiş, itinalı çalışmalar sonucu Hereke'nin yünlü ve ipekli mamulleri şark'ın bir şaheseri olarak dünya piyasalarında kendini .tanıtmıştır. 1850' de 100, adet jakarlı el tezgahı ilave edilmiştir.
Ancak, imal ettiği muhtelif kıymetli ipekli, elbiselik kumaş ve bilhassa möblelik kumaşlara rağmen fabrika kara geçememiştir; münhasıran, saray ihtiyacı için çalışırken, 1875 yılında fabrikaya ticari' bir veçhe, verilmesi istenilerek btarı bul'da bir satış mağazası açılmıştır. 1888'ae Hazine-i Hassa-i Şahane Devairi Merkeziye Mefruşat-ı Hümayun Müdürü olarak Hereke Fabrikası Müdürlüğüne Hacı Akif Bey tayin edilmiştir. Hac ıAkif Bey, "maharet ve gayretleri görüldüğü anda, hemen mükafatlarının icarı" yolunda alınan bir kararla prim sistemine giderek istihsali artırmıştır. 1891 'de fabrikaya halı kısmı ilave edilerek 1902, 1905, 1918 yıllarında tevsi' edilmiş, Avrupakari Golbein, binbir çiçekli ve sırmalı Gördes halıları dokumaya başlamıştır.
Cumhuriyet devrinde Sanayii Maadin Bankasına devredilen müessese, 11. 07 .1933'de kurulan Sümerbank'a devredilmiştir. Kanaatimize göre, Cumhuriyet'in ilk yıllarında, Hazine-i Hümayun'un olan fabrikanın tasfiyesi ve Sanayii Madin Bankasına devri sırasında deposunda bulunan 19 top kumaşın, konuya en yakın ve Kâbe örtüsünü gönderen bir müessese olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne "Düz, siyah yazılı kumaş" ibareli etiketle devretmiş olması muhtemeldir.
|