TOPLUMUMUZDA KADIN VE VAKIF KURAN KADINLARIMIZ
Sadi BAYRAM
Türk kültür tarihinde kadının çok önemli yeri bulunduğu hepimizin malumudur. Orta Asya bozkırlarına hükmettiğimiz zamanlarda bile kadın, hükümdarın sağ yanında oturur ve ona yardımcı olurdu. Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları'nda da bu gelenek devam etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu Dönemimizde ise durum fazla farklı olmayıp, tarihimizin altın sayfalarına geçen bir çok Hanım Sultanlar vardır. Hanım Sultanlardan Vakfiyesi olanların bazıları;
1. III. Murad'ın Kızı Ayşe Sultan'ın 26 Zilhicce 1013 H./15.05.1605 M. tarihli,
2. IV Mehmed'in annesi Hatice Turhan Sultan'ın 10 Receb 1094 H.7 05.07.1683 M. tarihli,
3.Sultan IV. Mehmed'in Başhasekisi, ve Sultan II. Mustafa ile III. Ahmed'in annesi Gülnûş Emetullah Valide Sultan'ın 9 Zilkâde 1127 H./ 17.11.1715 M. tarihli,
4.Safiye Sultan'ın 15 Şaban 1154 H./ 30.04.1790 M. tarihli,
5.Mihrişah Valide Sultan'ın :
a.15 Şaban 1204 H./30.04.1790 M. tarihli,
b.25 Ramazan 1204 H./08.06.1790 M. tarihli,
c.27 Rebiülevvel 1209 H./ 22.10.1794 M. tarihli,
6.Sultan III. Mustafa'nın kadınlarından Adilşah Kadın'ın 5 Ramazan 1218 H./ 19.12.1803 M. tarihli,
7.Sultan III. Mustafa'nın kızı Şah Sultan'ın 17 Recep 1216 H./ 23.11.1801 M. tarihli,
8.Sultan III. Mustafa'nın kızlarından Beyhan Sultan'ın :
a.Gurre-i Rebiülevvel 1219 H./ 10.06.1804 M. tarihli,
b.27 Muharrem 1220 H./ tarihli,
c.25 Şaban 1220 M./ 18.11.1805 M. tarihli,
d.23 Receb 1225 H./24.08.1810 M. tarihli
e. 07 Şaban 1230 H. / 15.07.1815 M. tarihli Haremeyn Müfettişi, büyük dedelerimden Amasyavi Akif-zâde Abdurrahim'in tasdik ettiği vakıfnâme,
f.Gurre-i Zilkâde 1233 H./ 02.09.1818 M. tarihli vakfiye,
g.25 Şevval 1239 H./23.06.1824 M. tarihli vakfiye,
9.Sultan I. Abdulhâmid'in kadını, Sultan IV. Mustafa'nın annesi Ayşe Sine-Perver Valide Sultan'ın :
a.3 Cemaziyelâhir 1244 H./ 11.12.1828 M. tarihli vakfiye,
b.25 Muharrem 1225 H./ 02.03.1810 M. tarihli vakfiye,
c.15 Rebiülevvel 1229 H. / 07.03.1814 M. tarihli vakfiye,
d.17 Zilkâde 1252 H./23.02.1837 M. tarihli vakfiye,
10.III. Mustafa'nın kızı Hatice Sultan'ın ;
a.Gurre-i Rebiülevvel 1226 H./ 26.03.1811 M. tarihli vakfiye,
b.3 Receb 1226 H./ 24.07.1811 M. tarihli vakfiye,
11.Sultan I. Abdulhamid'in kadını, Sultan II. Mahmud'ın annesi Nakş-ı Dil Valide Sultan'ın ;
a. 25 Cemaziyelevvel 1227 H./ 06.06.1812 M. tarihli,
b.29 Muharrem 1228 H./ 01.02.1813 M. tarihli vakfiye,
12. Sultan II. Mahmud'un eşi, Sultan Abdülmecid'in annesi Bezm-i Âlem Valide Sultan'ın ;
a.23 Rebiülevvel 1256 H./ 25.05.1840 M. tarihli,
b.21Cemaziyelevvel 1256 H./21.07.1840 M. tarhli,
c.15 Rebiülevvel 1257 H./ 07.05.1841 M. tarihli,
d.17 Rebiülevvel 1257 H. 09.05.1841 M. tarihli,
e.19 Rebiülâhir1257 H./ 10.06.1841 M. tarihli,
f.Gurre-i Cemaziyelevvel 1257 H./ 21.96.1841 M. tarihli,
g.Gurre-i Şevval 1257 H./ 16.11.1841 M. tarihli,
h.12 Şaban 1258 H./ 18.09.1842 M. tarihli,
ı.21 Şaban 1258 H./27.09.1842 M. tarihli,
i.29 Muharrem 1260 H./ 19.02.1844 M. tarihli,
k.7 Rebiülâhir 1261 H./ 15.04.1845 M. tarihli,
l.1 Şaban 1263 H./ 15.07.1847 M. tarihli,
m.1 Receb 1265 H./ 23.05.1849 M. tarihli,
n.Gurre-i Cemaziyel ûlâ 1267 H./ 04.03.1851 M. tarihli vakfiyelerle Rumeli ve Anadolu imâr edilerek şehirleşmede önemli rolleri olmuştur kadınların.
Cumhuriyet Türkiyesi'nde ise durum biraz daha ileri giderek kadına
bazı Avrupa ülkelerinden önce seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır.
Ailenin en önemli ferdi olan kadınımız, Anadolu'ya ebediyyen geldiğimiz 1071 yılından sonra da büyük hizmetler vermiş, şehirlerin imarına yardımcı olmuş, ekseriyetle hastahaneler kurmuş, bunların idamesi için de vakıf tesis etmişlerdir.
Tarihimizin hemen hemen her döneminde erkeğin yanında yer alan kadınlarımız, vakıf kurma alanında da tesis ettikleri örnek vakıflarla, sosyal, kültürel ve sağlık alanında yardımlaşma ve dayanışmanın sağlanmasında bizlere önder olmuşlardır.
Anadolu Selçukluları Döneminde 1206 yılında Kayseri Gevher Nesibe Sultan Darüşşifası ile 1227 tarihli Sivas-Divriği Ulucamisi ve Turan Melik Darişşifasını bunlara örnek olarak göstermek mümkümdür.
Osmanlı Döneminde ise Haseki Hürrem Sultan, Atik Valide Sultan Darüşşifaları, Topkapı ve Üsküdar Mihrimah Sultan Külliyeleri ile 1826 yılında İstanbul'da çıkan kolera salgını nedeniyle Sultan Abdülmecid'in annesi Bezm-i Alem Velide Sultan'ın Gureba-i Müslimin Hastahanesini misal vermek mümkündür.
Ancak, hemen şunu belirtmeliyim ki, sadece hastahane kurarak sultan hanımlar konuyu bırakmamış, bu hastahanelerin ilelebed devamı için gelir getirici şahsi taşınmazlarını vakfederek, günümüz insanlarının da bunlardan istifadesini düşünmüşlerdir.
Sadece hastahane kurmamışlar, cami, mescid, medrese, sıbyan mektebi, imaret, han, kervansaray, bedesten, arasta, çeşme, şadırvan, sebil, su yolu ve tesisleri, köprü ve benzeri kamuya yararlı tesisler inşa ettirerek bunları vakfetmişlerdir. Dolayısıyla şehirleşmeye de katkıda bulunmuşlardır.
İslam dininin hayır ve yardımlaşma hakkındaki ahlâki prensipleri ve uhrevi mükâfat telkinleri, dini ve hayır kurumları meydana getirmek hususunda bütün müslümanları harekete geçirerek, topluma hizmet eden bir çok müesseseleri kurmada âdeta yarış etmişler ve yurdumuzun tapu senetleri hükmündeki binlerce vakıf abide ve eski eserlerimizi bizlere kazandırmışlardır.
Vakıflar Genel Müdürlüğünde bulunan Kadın vakfiyeleri incelendiğinde 2.309 kadın vâkıfın adı geçmekte, 1.044 adedinin vakfiyesi bulunmakta, 13 Sultan Hanım'a ait 18 vakfiye defterinde kayıtlı olan 13 vakfiye ve 47 vakfiye eki tesbit edilebilmektedir.
Bu durundan da anlaşılacağı gibi Türk kadını, insan sevgisi, hayırseverlik duygu ve düşüncesi, yani hümanizm, Allah rızası için sosyal patlamalara bir subab teşkil etmek üzere sosyal yardım ve kültürel eğitim konularına büyük önem vermişler, dolayısı ile de yüzyıllardan beri üç kıtada at koşturarak , adaletle birçok kavmi Osmanlı potasında, sosyal barış içinde , huzur içinde yaşatmayı başarmışlardır.
Bugün dikkat edilirse, 1320 yıllarında kurulan meşhur Oxford üniversitesinin asli plan şekli bir medrese tipidir. XI. asırda Şanlıurfa'nın Harran şehrinde medreselerde üniversite eğitimi yapılıyordu. Yakın tarihe kadar İbn-i Sina'nın kan dolaşımı batılı üniversitelerde okutuluyordu. Avrupa engizisyon Mahkemelerinde akıl hastaları, şeytan diye yakılırken, 1314 tarihli Amasya Bimarhanesi ile 1496 tarihli Edirne Sultan II. Bayezıd Darüşşilarında, Kanuni Döneminde Manisa Haseki Hürrem Sultan Darüşşifasında musiki ile hastalar tedavi ediliyordu.
Fatih Sultan Mehmed'in Akdeniz ve Karadeniz Medreseleri ile Süleymaniye Medreselerinde o güne göre doktora seviyesinde eğitim veriliyordu. Bu hizmetlerin tamamı vakıf olup, bütün giderler vakıf geliri ile karşılanıyordu. Dolayısıyla Selçuklu ve
Bu müesseseleri günümüzde fonsiyone edebilmek oldukca zor ve masraflı bir konu. Devletin ekonomik ve kısa sürede kendini amorti edecek yatırımlara, ihracaata dönük yatırımlara ihtiyacı var. Bu bakımdan eski eser restorasyonuna ayrılan pay maalesef oldukca kısıtlı.
Yurdumuzun her köşesine dağılmış 9.289 vakıf eski eser var. Bu eserlerimiz, hepimizin medar-ı iftiharı. Türklüğün bu vatandaki damgaları. Bu eserleri topyekün bütün milletce koruyup, kollamamız, gelecek nesillere olduğu gibi aktarmamız gerekmektedir.
Günümüzde hizmet alanları bir çok bakanlık hizmet birimleri içine giren ve yurdumuzun en eski müessesesi olan vakıfları, milletce özenle korumak vicdani bir görevdir. Yeni kurulacak vakıfların devletin yükünü azaltacağı ise tabiidir. Bu bakımdan yeni kurulacak vakıfları Hükümetin desteklemesi görevidir. Ancak yeni kurulacak vakıfların sermayesi ile yapacağı işler birbiri ile de orantılı olması gerekmektedir. Elbetteki dernek statüsünde çalışan gönüllü kuruluşların vakıflarla ilgisi de kesilmeli
dir.
30.11.1997
|