TACEDDİN SULTAN ve EVRADI
Taceddin Sultan ve Evradı, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S.87, Mart 1994, Başak Ofset Matbaası İstanbul 1994, s.45-53.?da yayımlanmıştır.
Sadi BAYRAM
16. Türk Devleti, genç Türkiye Cumhuriyeti Başkenti Ankara'nın bir çok manevî bekçileri bulunmaktadır. Bunların ilk dördünü sıralayacak olursak, Mamak'da Hüseyin Gazi Hazretleri; Ankara'nın göbeğinde, eski bir Frig-Roma tapınağı, daha sonra Bizans kilisesi, Selçuklular ve Osmanlılar zamanında Ak Medrese diye anılan Roma Mabedi'nin bitişiğinde yatan, ve onu koruyan Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri, Posta Caddesi ile Hayırlı Sokağı keşiştiği noktaya yakın bir yerde yatan Hallac-ı Mahmud; Hacettepe'de Taceddin Sultan, Ankara'yı ebediyyen beklemektedirler...
Merhum Mehmed Akif Ersoy tarafından ilk ve son def'a yazılan İstiklâl Marşımız ise, Tanrı'nın bir lutfu keremi ile Taceddîn Dergâhı'ında yazılmıştır. Bunun bir sır-ı hikmeti hâlâ bilinmemekte, veya üzerinde durulmamaktadır.
Çanakkale Destanı'nı yazan meşhur vatan şairimiz merhum Mehmed Akif Ersoy'un ölümünün 50. yılı münasebetiyle; Kutlama Komitesinin Genel Kurul üyesi olarak Taceddin Sultan Dergâhı hakkında 1986 tarihinde bir yazı yayınlamayı düşünmüştüm.
Dergâh ve Sultan II. Abdülhâmid'in Taceddin Sultan adına yaptırdığı Camiin rölöve ve restorasyon projeleri Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından sür'atle hazırlatarak, zamanın Genel Müdürü Dr. Leylâ Elbruz?un gayretleriyle restorasyonunu 50. yıl törenlerine yetiştirmiştir. Söz konusu projelerle birlikte yayınlamak üzere Dergâh ve Taceddin Sultan hakkında araştırmalara başladım.
Sayın Prof.Dr.Hikmet Tanyu'nu Ankara Adak Yerleri adlı eserinde 10 satırlık bilgiden başka ; kişiliği, tarikâti, türbenin mimarî yapısı hakkında bir yayına rastlamadık. Tek bulabildiğimiz, rahmetli dostum, üstadım Enver Behnan Şapolyo'nun 1958 yılında Ankara Belediye Dergisi'nde yazmış olduğu 2 sayfalık kısa tanıtım yazısı...
Dergâh'ın son postnişininin torununu buldum. Kendisi, tekke ve zaviyeler 1926 yılında kapatılmadan önce çocuk yaşta olduğunu, kız çocuğu olduğu için de dergâh kulları arasına giremediğini, rahmetli babasının bu konuları evde konuşmadığını söyledi. Yalnız, İstiklâl Marşı şairi Mehmed Akif'i Degâhta havuz başında çay içtiği ve ney üflediğini hatırlıyor. Dergâhta carî olan tarikat hakkında bile bilgi sahibi olmadıklarını beyan etmişlerdi. Tarikatlar da yasaklandığı için her halde konu üzerine giden, araştıran olmadı...
Bu durumda tek kaynak, rahmetli dostumuz Enver Behnan Şapolyo'nun makalesidir. Makalenin kaynağı; Ankaralı Şemsi zâde Ahmed Efendi'nin, Şeyh Derviş Muslu Ankaravî'nin 1147 H\ 1734-35 M. tarihinde yazmiş olduğu , takriben 100 sayfalık eseri Enver Behnan Şapolyo'ya hediye etmesidir.
1.6.1972 tarihinde Ankara'da vefat eden Enver Behnan Şapolyo; bu satırların yazarı Sadi Bayram, İsmet Binark ve Yılmaz Önge'ye sağlığında yaptığı vasiyette; evdeki zengin kütüphanemi, Ankara Millî Kütüpheneye verin. Yazmalar, kızlarıma mirasdır, demiştir... Ailesine de bu konudan bilgi vermiştir. Eşi de Enver Behnan Bey'den 8 ay sonra vefat edince, kızları, babamın vasiyetini yerine getirin diye bizleri sıkıştırdılar. Zamanın Millî Kütüphane Genel Müdürü, kitapları alıp, kütüphane bahçesine koyacağım, üzerine branda gereceğim, kitaplar rezil olacak, dursun evde, yeni bina açılınca kitapları alır, Şapolyo odasına koyarız , demişti.
Aradan zaman geçti,kitaplar Millî Kütüphane tarafından alınmayınca, kızları İzmir Millî Kütüphanesi'ne vermek istedi, nakliye problem oldu. Neticede, kütüphaneyi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih¬-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesine bağışladılar. Kitaplar teslim edilirken listeleri yapılmadı. Asistanlar, kitapları kamyona doldurup
götürmüşler.. Bazı kitapcılardan duyduklarımız ise; kıymetli kitaplar, bazı kişiler tarafından tasnif öncesi, alınmış, diğerleri Dil ve Tarih¬-Coğrafya Fakültesi'ne teslim edilmiş.
Şeyh Derviş Muslu Ankaravî'nin 1735'de yazdığı eseri, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi'nde bütün aramalarımıza rağmen bulamadık. Rahmetli Şapolyonun kızı Bayan Aytek, evde bulunan ve rahmetli babasından kalan 15 adet yazmayı bize büyük bir misafirperverlikle gösterdi, ancak aradığımız eser, onlar içinde yoktu.
Dolayısı ile araştırmamız, döküman eksikliğinden yapılamadı.
Konunun peşini bırakmadık. Hacı Bayram-ı Velî soyundan gelen, Ankara'nın eşrafından, şair ,kolleksiyoncu, Cumhurbaşkanlığı emekli Genel Sekreteri ve emekli Büyülelçilerimizden, şimdi rahmet ve minnetle andığımız Sayın Fuat Bayramoğlu'na konuyu arz etmiştim. Tarihî şahsiyeti hakkında fazla bilgi sahibi olmadığını, bir şey bulursa gönderteceklerini vaadettiler. Sayın Bayramoğlu, Kasım 1990'da yazdığı bir mektupta, Taceddin Sultan'ın Evradını bulduğunu ve bir fotokopisini tarafımıza lütfettiklerini sevinçle öğrendim.
Taceddin Sultan'ın Evradı'nı yeni harflerimize, mesaî arkadaşım Recep Dalkılıç yeni harflere çevirdi ve Tahsin Türker tashih etti. Eser, 20 sayfadan ibaretti. Evrad, 1262 H./1845 yılında Karadenizli olduğunu tahmin ettiğimiz, Taceddin Sultan Türbedarı Hafız Hasan Şükrü Efendi tarafından kopya edilmiş, ve kopya Dergâh'ın postnişini Şeyh Osman Vâfî Efendi tarafından hem mührü ile , hem de el yazısı ile yazılarak, doğruluğu aynı tarihte aynı Şeyh Efendi tarafından tasdik edilmiştir. Belge niteliğindedir.
Orijinali Sayın Fuat Bayramoğlu'nda bulunan eser, Enver Behnan Şapolyo'nun makalesinin 1. bölümünde zikrettiği eser ile tamamen ayniyet gösterir. Zira, Şapolyo'nun I. bölümde zikrettiği Taceddin Sultan Evradı da 1262/1845 tarihlidir. Ancak ; Evrad,Taceddîn Sultan'ın oğlu Şeyh Mustafa Ankaravî'nindir. Postnişin Osman Vâfî Efendi tarafından yazılmıştır.
Şapolyo'nun elinde olan eserin II. bölümünde Taceddin Sultan'ın silsilesi yer almaktadır ki, bizim için çok önemlidir. Şeyh'in kısa biyografisi ve Dergâh'ta şeyhlik yapanların isimleri vardır.
Taceddin Dergâhı'nda şeyhlik edenler, silsileden alınan bilğilere göre sırası ile şöyledir :
Şeyh Taceddin,
oğlu Şeyh Mustafa Ankaravî,
Şeyh İbrahim Baba,
Selâmi Ali Efendi,
Gizli Şeyh Esseyyid Mehmed Efendi Bursavî, oğlu Şeyh Mehmed,
Şeyh Abdurrahman,
Şeyh Peri Mehmed,
Şeyh Osman,
Şeyh Şehabeddin Ankaravî,
Şeyh Mehmed,
Şeyh Ahmed efendi,
Şeyh Osman Vâfî Efendi,
Şeyh Mehmed Tayyib,
Mevlevî Şeyhi, Şeyh Mehmed Efendi,(Bursa'daki meşhur Emir Sultan'ın torunlarındandır, silsilede bu şekilde kayıtlıdır.Şeyhlik tayini yapılırken, o tarikatın ehli bulunamazsa, başka tarikatlardan şeyh tayini yapılabilmektedir. İşte burada, misaline rastlıyoruz. Bir Mevlevî tayin ediliyor.)
Şeyh Abdülhalim,
Şeyh Hüsameddin,
Tahir Efendi,
Şeyh Feyzullah,
Şeyh Ahmed,
Şeyh Selâhaddin,
Şeyh Ahmed,
Şeyh Mehmed Nişan, Şeyh Mehmed Şemseddin, Şeyh Galib,
Şeyh Mehmed Hüsameddin,
Şeyh Bahâeddin,
Şeyh Süleyman,
Şeyh Mehmed, Mustafa, Neş'ed,Aziz, Bedreddin, Mahmud Necmeddin.
( Hepsini kardeş olmasını düşünüyoruz) Şeyh Süleyman oğlu Mehmed Efendi,
Bu bölümdeki biyografide, anladığımıza göre, Taceddin Sultan; Bursa'dan Ankara'ya hicret etmiş ve Ankaravî mahlasını almıştır. Hangi tarihte Ankara'ya geldiği belli değildir. Eser 1735 tarihinde yazıldığına göre, Sultan I. Mahmud zamanından önce olduğu kesindir. Bize göre XVI. yüzyıl başlarında geldiği söylenebilir ?
III. bölümde Şeyh Taceddin Sultan'ın Esrâr-ı ilâhileri bulunmaktadır Ayrıca menkıbeler vardır. IV.bölümde İlâhiyat-ı Tâcizade bulunmaktadır. Taceddin Sultan oğlu Şeyh Mustafa'nın şiirleri, ilâhileri yer alır. Şeyh Mustafa'nın bu şiirlerden şâir olduğunu anlıyoruz.
Şiirlerinden bazı beyitler verelim :
Bir acaip derde düştüm, anda yoktur intiha,
Nice olsun iş bu derde intiha yok iptida.
*
Bu devâyı derdi aşk aşıkları ihya eder
Aşıka insaf değildir istemek derde devâ *
Aşık visale ermez
Maşuk rıza vermeyince,
*
Maksuda nail olmaz Hanetenha bulmayınca.
*
Noksan görmez aşık yarda Ayıb göremez o bir şeyde
*
Eyleyemez âşık bir yerde Muradına ermeyince
Gönül nice ferdadınca ağlarsın Ol yolu bilenlerden sormaktır Nice efgân eder nice inlersin
Bu yolun yolcusu haber almaktır Böyledir tâ ezel bu yolun hali Kimisi usludur bir kimisi deli
**
Ki sen sensin hâlikın ile ben sen Senindir merhamed şefkât Allah'ım
Kime ağlayayım,kime boyun eğem ben Senindir merhâmed şefkât Allahım Sana lâyık nemiz var boş elimizde Senindir merhamed Şefkât Allahım.
**
Dünya fâni, sen fâni
Akil olan dünya sana aldanırım Benim mülküm deyu bilenler kâni Akil olan dünya sana aldanır mı?
*
Ten bâki değil canın emaned
Pak ile sevdadan etme hıyaned Muarrerdir hesab olur kıyamed Akil olan bu dünyaya aldanır mı?
*
Gelib kimse bunda karar etmedi Fena metaından alıp gitmedi
Çün bildi seğirtti işi bitti
Akil olan dünya sana aldanır mı ?
Şiirler yukarıda görüleceği üzere tasavvufî olup, herkesin anlayacağı tarzda öz türkçe yazılmıştır.
Hacı Bayram-ı Velî Hazretlerinin otağının kurulduğu Hacettepe'nin doğu kısmında bulunan Taceddin Sultan Dergâhı, bugün ilim merkezi olan Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü sahası içinde kalmıştır. Dergâh, halen Mehmet Akif Ersoy Müzesi olarak kullanılmaktadır. Bu Dergâh; Kurtuluş Şavaşı sırasında, İstanbul'dan gelen Mehmet Akif Bey'in ikametine Cumhuriyetimizin kurucusu aziz Atatürk tarafından tahsis edilmişti. İstiklâl Marşımız da bu Dergâh'da yazıldığı için burası Mehmed Akif Müzesi olarak tanzim edilmiş ve Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü kullanımına bırakılmıştır.
Hacettepe Üniversitesi Hastahanesi'nin de bulunduğu tepe, bugün, dertlilere devâ, hastalara şifa dağıtmakta, eskiden gönül tamiri, iyileştirme, gönül temizleme, saflaştırma yerini, bugün fizyolojik hastaların iyileştirilmesine bırakmış bulunmaktadır.
1845 yılından günümüze intikal eden, Tacedin Sultan'ın Evradını inceleyelim :
Bismillâhirrahmanirrahim,
Kutbu dâirei hakikât menba'ı esrar-ı tarikât ve künûz-ı ulûm-ima'rifet Şeyhu's-sakaleyn Taceddîn bin Taceddîn es-Seyyid Şeyh Mustafa kaddesallahu sırrehuma Hazretlerinin te'lifat-ı aliyyelerinden işbu evrad-ı şerifelerinin \2\ ibtida kıraatlarında ruhâniyyet-i Resulullah ve cümle ehlullah hâzırun oldukları hale ba'de salatü'l-fecr ihlasla kıraat olunur ve dahi sebeb-i selamet-i dünya ve âhiret ve husûl-i muradetleriyle âlâm-i her düalemden masûn mahfûziyetleriyçün tâun,veba ve mesaibden masûn olmalariyçün ve hem dahi bir hasta üzerine kıraat olunsa, şifa bulur deyu risaleyi şeriflerinde \3\ şerh ve beyan olunmuştur . El'ân dergâh-ı müşârûnileyhde devam olunur. Ve min Allahi't-tevfîki ve'l-kabûl.
HAZA EVRAD-I ŞERİF-İ TACEDDİN VELİ
Bismillâhirrahmanirrahim
Allâhümme ente's-semî'ul-alîmu Yâ Alîm.Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke abdün kâsırun fî ubûdiyyetike velâ ya'budüke hakka i'bâdetike ve ene estağfiruke ve etûbü ileyke lâ şey'ün \4\ misleke ve lâ şey'ün fevgake ve lâ ekbere minke ve lâ ilâhe gayruke yâ Ze'l-celâli ve'l-ikrâm.
Allâhümme ente'l-kaviyyu'l-kadîmu yâ Kadîm. Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke abdün kâsırun fî ma'rifetike ve'l-aklu âcizün fî idrâkike ve lâ yüdrikuke hakka idrâkike ve ene estağfiruke ve etûbü ileyke lâ şey'ün misleke ve lâ şey'ün fevgake ve lâ ekbere minke ve lâ ilâhe gayruke Yâ Ze'l-celâli ve'l-ikrâm.
\5\ Allâhümme ente'l-aliyyu'l-azîmu yâ Azim. Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke abdün kâsırun fi's-senâi aleyke ve lâ yuhsî hakka senâ'u aleyke ve ene estağfiruke ve etûbu ileyke lâ şey'ün misleke ve lâ şey'ün fevgake velâ ekbere minke ve lâ ilâhe gayrüke yâ Ze'l-celâli ve'l-ikrâm.
Allâhümme ente'l-azîzu'l-Kerîmu yâ Kerîm. Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü \6\ minezzâlimîn ve ene estağfiruke ve etûbü ileyke lâ şey'ün misleke ve lâ şey'ün fevgake ve lâ ekbere minke ve lâ ilâhe gayrüke yâ Ze'l-celâli ve'l-ikrâm.
İnne'd-dalâlete ve'l-hidâyete minke tudillu bihi men teşâu ve tehdî bihi men teşâu inneke alâ kulli şey'in kadîrün ve kullü emrin ileyke yesîr. Lâ yüs'elü an fi'like ve ente tes'elü an fi'l-i abdike ve kullü şey'in yerci'u ileyke inneke Settâru'l-uyûb \7\ ve inneke ğaffâru'z-zünûb. Ta'lemu mâ fi'l-kulûb. Lâ mâni'a limâ a'teyte ve lâ mu'tiye limâ mena'te ve lâ râdde limâ kadeyte .İhdina's-sırâte'l¬mustakîm. Sırâtallezîne en'amte aleyhim. Gayri'l-mağdûbi aleyhim ve lâddâllîn âmîn.
Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resûluhu Allâhümme salli alâ Muhammed'in ma'âniye'l-mülki ve'l ¬melekûti ve nüshati nûru' \8\ l-ehadiyeti lâhûte. Ve hazâin-i zi'l¬celâli ve'l-cemâli ve'l ceberût.
Allâhümme salli alâ Muhammedin şefîu'l-usâti ve'l-müznibîne muhibbi'l-etkıyâi ve's-sâlihîne aduvvu'l-kâfirîne ve'l münâfıkîne el meb'ûsu li'l-evvelîne ve'l-âhirîne. Ve alâ âlihi ve ashâbihi'l¬müstağfirîne ve Hulefâihi'r-râşidîne Ebî Bekrin ve Ömere ve Osmâne ve Alî ve ale'l-mukarrebîne rıdvânullâhi teâlâ aleyhim ecma'în. Ve alâ sâiri'l-enbiyâi \9\ ve'l-mürselîne. Fensurnâ ale'l-kavmi'l-kâfirîne ve'l-münâfıkîne ve ilâhuküm ilâhün vâhidun lâ ilâhe illâ Hu. İnnehu evvelü'l-evvelîne ve innehu âhiru'l-âhirîne ve innehu zâhirü'z-zâhirîne ve innehu bâtınü'l-bâtınîn. Lâ ilâhe illallâhu hüve râzıkî ve râzıku kullü merzûkun bi'r-rızkı'l-ezeliyyi'l-ebediyyi lâ ilâhe illallâhu hüve musavvirî ve musavviru \ 10\ kullü musavvirin bi't-tasvîri'l-ezeliy¬yi'l-ebediyyi lâ ilâhe illallâhu hüve münevvirî ve münevviru kullü münevverin bi'n-nûri'l-ezeliyyi'l-ebediyyi.
Lâ ilâhe illallâhu hüve muhavvilî ve muhavvil-i kulli muhavvelin bi'l-havli'l-ezeliyyi'l- ebediyyi. Lâ ilâhe illallâhu hüve muharrikî ve muharrik-i kulli muharrekin bi't-tahrîki'l-ezeliyyi'l-ebediyyi . Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîlu bi'l-vekîli'l-ezeliyyi'l-ebediyyi. Mu'înen Zâhiren \11\ Mürîden Mütekellimen Habîren Semî'an Basîren Dâimen Kâimen Kâdiren Hayyen Kayyûmen Yâ hüve Yâ men hüve lâ hüve illâ hüve
.Yâ Ezel yâ Ebed yâ Dehru yâ Deyhûru yâ men hüve'l-Hayyü'llezî lâyemûtu kulli şey'in hâlikün illâ vechehu lehü'l-hükmü ve ileyhi turce'ûn. İnnehu hüve Yuhyî ve Yumîtu ve Yubdi'u ve Yu'îd. Fa'âlün limâ yurîdü ve vüffiyet kullü nefsin mâ kesebet vehüm lâ yuzlemûn. Leyse bi-zallâmin li'l-abîd. Ve hüve akrebu \12\ ileyhi min habli'l-verîd.Ve innehu nâzırun fî kulli mekânin ve zemânin ve şehîdin ve innehu Kahhârun li-kulli cebbârin ve anîdin ve innehu Ğaffârun li-kulli müstağfirin ve hamîdin ve kulli şey'in yecrî bi-meşiyyetillâhi lâ meşiyyete li-şey'in illa mâşâ-Allâhu velâ yahrucu şey'ün min kudretillâhi. Ve kullü şey'in vâki'un bi-irâdetillâhi ve kullü şey'in mevcûdun fî-ilmillâhi ve kullü kalbin yetekallebu fî yedillâhi lâ mekâne lehu velâ zamane lehu velâ gâlibe lehu velâ \13\ mu'îne lehu lem yelid velem yuled velem yekun lehu kufuven ahad.
Leyse sıfatuhu sıfate'l-melâiketi ve'l-beşeri kemâ'lâ-yuşebbihu
nûre zâtıhi ziyâe'ş-şemsi ve'l-kameri leyse ke-mislihi şey'un fi'l-arzı velâ fi's-semâ'i ve huve semîu'l-alîm. Subhânellâhi ve'l-hamdu-lillâhi velâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billahil aliyyilazîm.
Ene ehafu min adlike ve ene ercu' \14\ min fadlik velâ-tu'âhiznâ bi-sû'i a'mâlinâ yâ Rahmânu yâ Rahîm. Bi-rahmetike yâ Erhame'r-râhimîn.
Ba'dehu ellerini kaldırıp bu duâyı okuya .
Allâhümmeftah aleynâ ebvâbe fadlike ve't-tevfik ve nes'elüke'l-hi¬dâyete ve hiye'r-refîkı vekşif ilme'l-hikmete ve'l-ibrete ve't-tahkîki. Allâhümmec'al lenâ mine'l-lezîne bâderû ile't-tâ'âti \15\ ve vasalû ilâ envâri'l-ibâdâti ve tevhîdi'z-zâti. Allâhümme erinâ hakîkate'l¬mevcûdâti ve'l-mümkinâti. Ve sehhil ubûre'd-derecâti ve'l-makâmâti. Allâhümme yessir nûre't-tesbîhi ve't-teheccüdi ve nebbihnâ an nevmi'l¬ğâfilîne ve't-temerrud.
Allâhümme tahhir zâhirenâ bi'l-mücâhedeti ve zeyyin bâtınenâ bi'l-müşâhedeti.Allâhümme nes'elüke kalben hâşi'an ve yakînen sâdıkan ve vücûden hakkâniyyen münîren \16\ Allâhümme inni eselüke el âfiyete fi'd-dünya ve'l-âhirete vahfız min sıhri's-sahiri ve's-sahirete ve leke'l-hamdu ve leke'ş-şükrü ve leke'l-minnetu ve leke'l- fı'lu ve leke'l-kuvvetü ve leke'l-avnu ve leke'n-nusretu ve leke'l-lütfu ve leke'l-atâu ve leke'l-i'lelu ve leke'ş-şifâu ve leke'ş-şerefu ve leke'l-u'lâ er-Rahmânu ale'l-arşı'steva ve leke'r-rahmetü ve leke'l¬mağfiretü Rabbenâ zalemnâ \17\ enfusene ve inlem tağfırlena terhamna lenekünenna mi'nelhasırin rabbenâ la tuzig kulubenâ ba'de izhedeytenâ ve heblenâ min ledünke ve rahmeten inneke ente'l-Vehhâb.
Fi yedike yevme'l-kıyameti afvun ve azâbun Rabbenâ vağfirlenâ ve li- valideynâ ve li-üstâzinâ ve li-ihvâninâ ve li-ehibbâinâ ve li ¬esdikâinâ ve li-cemi'il- mû'minine vel mü'minât yâ veliyye'l ıcâbâte veya delile'l-hasenâtı \18\ Allâhümmerzuknâ helâlen tayyiben yâ
Râzıka kulle şey'in ve ente hayru'r-râzıkîn. Allâhümmecalnâ mine'l¬ağniyâi'ş-şâkirîne vahşurna maa's-sulehâi'l-vâsılîn.
Eû'zu bike min vesvâsi'l-cinni ve'l-insi ve'ş-Şeyâtîni ve min cemîi'l-belâi ve'l-vebâi ve'l-kazâi fi's-semâvâti ve'l-a'rdîne. Eû'zu bike min şurûri'l-a'dâi ve hasûdi'l-hâsidîne v'erfa' annâ zulme'z¬zâlimîne \19\ ve's-salâtîne yâ Kâfiye'l-mütevekkilîne. Tekabbel minnâ inneke ente's-semî'u'l-alîmu ve tüb aleynâ inneke ente't-tevvâbü'r-rahîmü bi-rahmetike yâ erhame'r-râhimîne ve'l-hamdü lillâhi Rabbi'l¬âlemîne .
Ba'del kırât ellerini cemi âzâlarına mesh edüb üç kerre ihlâs-ı şerif ve mu'avvizateyn kıraat olunub üç yüz kerre yâhud kırkbir kerre yâ Fettâh ismine meşgul ola.Kelime-i tevhîd hâkeza, devam oluna \20\
Bismillâhirrahmânirrahîm
Ezentu leke iznen tâmmen ya nûr-i ayni'l- Hâc Mustafa Efendi ikra' hâzihi'l-Evrâdı'ş-Şerîf-i ba'de edâî selatü'l-fecri bi-hulûsi'l-kalbi yuhassilu âmâleke ve yüsellimu'z-zamanı fi dâreyni. Amin ya Mu'în. İnşâ- Allâhu teâlâ v'allâhu'l-hâdî ilâ sebîli'r-reşâd.
sene semâne ve sittîne ve mieteyn ve elf (1268 H/1851-1852 M.)
Hâdimu'l-fukarâ' Şeyh Osman Vâfî, Postnişîn-i Dergâh-ı Tâceddîn-i Velî. Ankara . Mühür.(... lûtfu kâfî, Seyyid Osman Vâfî )
Harrerehu'l- fakirü'l- Fukarâ' Hafız Hasan Şükrü. Türbedâr-ı Nakşıbendî Bahâeddîn Kaddesallâhu sırrehu ve nefe'anallâhu bi şefâ' atihi. Amîn yâ Mu'în .
* Enver Behnan Şapolyo,Ankara'nın Meşhur ve Eski Simalarından Şeyh
Taceddin Sultan, Ankara Belediye Dergisi, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1958, Temmuz-Ağustos-Eylül , 1958,S.19-20.
** Sayın Fuat Bayramoğlu'na lütfettikleri Taceddin Sultan Evradi için alenen teşekkür etmeyi zevkli bir borç bilirim.
|