NURBANU ( ATİK ) VALİDE SULTAN'IN
iSTANBUL-ÜSKÜDAR'DA 1582 TARİHİNDE
TESİS ETTİĞİ VAKFİYESİ VE KÜLTÜR DEĞERLERİ
Bu bildiri; Atatürk Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi tarafından düzenlenen VI. Uluslar arası Türk Kültürü Kongresi- 6th International Congress on Turkish Culture, 21-26.11.2005, Ankara, C. I, Ankara 2009, s.107-132. 'de yayımlanmıştır.
Sadi BAYRAM
Otuz yıldan bu yana, Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü Kültür ve Tescil Dairesi Başkanlığı Arşivi'nde bulunan Fatih Sultan Mehmed'in Eyüp Sultan , Sultan II. Bayezıd, Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu Şehzade Mehmed , Sultan III. Osman Vakfı, I. Mahmud, III. Selim, Beyhan Sultan, II. Mahmud, Bezm-i Alem Vakıf Gureba Hastahanesi, II.Abdülhâmid Han gibi padişah ve sultan vakıflarını ön plana alarak yayımlamaya gayret ettik. Selçuklu Vakfiyeleri Üzerine Bazı Düşünceler, Sahip Ata Fahrü'd-din Ali'nin Konya İmâret, 1264 Tarihli Sivas-Gök Medrese Vakfiyeleri, Kıbrıs ve Doğu Anadolu Fatihi Lâla Mustafa Paşa, Yemen Fatihi Gazi Sinan Paşa, Ahlat Vakıfları, Bitlis Vakıfları ve Bazı Vakıf Eserler, Beypazarı ve Nasuh Paşa, Niksar Vakıflarına Genel Bakış, Girit Defterdârı Rıdvan-Zâde Hacı Ahmed Efendi oğlu Ali'nin Vakfiyesi, 1488 tarihli Bir Akkoyunlu Vakfiyesi, Hacı Bayram Türbesine Uzun Hasan Tarafından Vakfedilen Şamdan Vakfı, Hacı Bektaş-ı Veli, Merzifon'da Piri Baba, Budapeşte'de Gül Baba Bektaşi Vakıfları, Safranbolu İzzet Mehmed Paşa Vakfiyesi ve Kütüphanesine ait İki Kur'an, Peygamberler şehri Tarsus Vakıfları ve Bir Özbek Vakfı, Tokat Vakıflarına Genel Bakış, 1257 Tarihli Amasya-Taşova-Alparslan Er-Rufâi, Askeri Kâtip Hafız İbrahim Efendi'nin Eyüp Sultan Türbesi Vakfiyeleri gibi tezyinatlı ve tezyinatsız vakfiyeleri de muhtelif tarihlerde yayınladık. Kültür tarihimiz için önemli olan bu belgeler, devrin kültürünü, ekonomisini, yapıların tarihini kesin olarak açıklaması bakımından önemli kültür hazinelerimizdir.
Sultan II. Selim'in eşi, Sultan III. Murad'ın annesi olan Nurbanu ( Atik) Valide Sultan, 990 H./ 1582 M. tarihinde İstanbul- Üsküdar-Toptaşı mevkiinde, zamanın Mimarbaşı Koca Sinan'a yaptırdığı Külliyeye ait bir vakfiye tanzim etmiş ve insanlığın hizmetine sunmuştur. Ancak Külliyenin inşaatına1570 yılında inşasına başladığı külliyenin camiin tamamlanması olan 1582 yılında tamamlandığı ve vakfiyenin de ölümünden bir sene önce cami tamamlanınca yürürlüğe sokulduğu tahmin edilmektedir. Yani bazı binalar, tesisler camiden önce hizmete açılmış olmalıdır. Sinan üzerinde ömrünü veren Rahmetli Prof.Dr.Aptullah Kuran Mimar Sinan adlı eserinde,( s.187 ) '' Dökmecizade Mehmed Efendi'nin 9 Muharrem 987 ( 7 Mart 1579) tarihinde Atik Valide Medresesine Müderris olarak atanması, medresenin 1579'da açılışa hazır olduğunu, Kervansarayın Toptaşı Caddesi üzerindeki kapısının sağında bulunan ve kitâbesinde Hasan Çavuş adlı hayırsever tarafından yaptırıldığı anlaşılan 987 tarihli çeşme de imâretin 1579-80 yıllarında- hatta daha önce tamamlandığını gösterir '' demektedir.
Külliye; cami, medrese, mektep, iki han, tabhâne, imâret, dar'ül-kurra, dar'ül-hadis, hanigâh, dar'üş-şifa, çifte hamam gibi bölümlerden teşekkül etmiştir .
Ayrıca Lapseki'de bir cami, mektep, dar'ülü-kurra, imâret de yaptırarak kamunun hizmetine vermiştir.
Külliye yerleşimine bakacak olursak, Camiin kuzeyinde medrese, doğusunda müstakil yapı olan hânikâh- Tekke, güneyde dar'ül-kurra, batıda bütünleşmiş olarak dar'ül-hadis, imaret, dar'üş-şifa bulunur. Hamam ise, çok daha aşağıda cadde başındadır.
Dar'üş-şifa, dar',ül-hadis, imaret binaları geçen zaman içinde değişiklikler olmuş, III. Selim zamanında ordu kullanmış, daha sonraları hastane olarak hizmet etmiş, daha sonra cezaevine dönüştürülmüş , binanın üzerine bir kat çıkılmış, asli şekilleri günümüze kadar bozulmuştur.
Cami kapısı üzerinde kitâbe :
Nûrbanu o zât-ı pür ismet,
Taraf-ı hayra eyleyüp niyet
İtti bu ma'bed-i lâtif-i binâ
Habbezâ re'y-i ahsen ü ziba
Eser-i hâssıdır bu hayr-ı güzin
Oldu târih zihi bihişt-i berin 991
Külliyede hizmet eden personelin ücretleri için de vakfa gelir getirici İstanbul'da han, hamam, dükkanlar, evler, Üsküp-Çeltikçi ve Galhova köyleri, Yoros Kazası Orhanlı Köyü Defterdar İbrahim Bey'den satın alına otluk, Alemdağ etekleri, Alemdağ da 3 çiftlik, Samandıra Köyü Kasapoğlu Çiftliği ile sınırlı Çiftlik, Üsküdar- Aydos Dağı civarında çiftlik, otluk, karpuzluk, Silivri Kazası Kabakçı Köyü 3 bahçe, 80 parça tarla, İstanbul Topkapı dışında bağ, Rodos Kalesi Orta kapı yakınlarında dükkanlar ve boyu 105, eni 20 olaqn kannaklama yerleri, Kalede eskih hücrelerin bulunduğu yerde eni 40 kulaç arazi, Bursa'da Atpazarı mahallesinde ve Reyhan çarşısında 2 fırın, Üsküdar- Yenimahalle ( külliyenin civarı ) At Pazarı kurulan arazi, İpsala kasabası Baş Yatak ve KafirAdası adıyla bilinen Padişahın atlarının otlamasına ait tarlaların ürünlerinin tamamı, Üsküdar-Taşköprü-Azarlar Köyü Eğreği, ve bu civarda5 köy, Yanbolu Kazasında Çoğoba ve Yeniköy,Çömlek Kazası ve nahiyesi sınırlarında olan Bozacı, Hamzaviranı, Çokoba, Domizlu Köyleri, Eski Zağra Kazasında Ayvalı, Arizlu, Çavuşlu, Mohacı,Sekban Köyleri, Karınabad Kazasında Tilki, Yeniköy, Şumnu Kazasında Doşova, Akdere Köyleri, Yenipazar- Eski Köy ve Kanlıova Köyleri, Rodoscuk Kazasında Kadıoğlu ve Husunlı Köyleri,adlarını burada sıralayamayacağımız kadar çok köy ve mülkler vakfedilmiştir.
Vakıfların tüm işlerinin Dar'üs-saade Ağası Mehmed Ağa'ya verilmesi, günlük 40 dirhem ücret ödenmesini, personel alımı ve işine son verme vermeye yetkili olduğu, ölümünden sonra da yine Darüsaade Ağalarının bu göreve getirilmeleri, eğer Kapı Ağası bu şahıstan daha uygun olursa, Vakfın nazırlığını ona devredip, aynı şartlarda vakfın idaresi,
Mütevelliye günlük 100 dirhem,
Mütevveli kâtibine günlük 20 dirhem,
Yeni il adıyla bilinen yerin ve köylerin gelirini toplamak üzere bir mütevelli tayini ile günde 30 dirhem verilmesi, aynı yerde bir katip tutulup günde 15 dirhem ödenmesi,
Üsküdar Kasabasındaki gelirleri elde etmek için bir tahsildar, günde 5 dirhem,
Üsküdar ve Yoros kazasındaki çiftliklerin gelirinin tahsili için bir tahsidar, birkatip,
Yanbolu Kazasındaki köylerin gelirini elde etmek için 2 dürüst tahsilar, 2 katip,
Rodoscuk kazasındaki gelirleri toplamak için Cabi ve katip tayini, günde 5'er dirhem ücret ödenmesini,
Camiye imam tayin ederken şu hususlara dikkat edilmesi; her türlü güzelliğe sahip Camiye; güzel söz söyleme sanatına sahip, edebiyatı bilen, ilim ve edep sahibi, zeki parlak fikirli, Arap şivesi ile Kur'an okuyabilen, namazın şartlarına ve esaslarını çok iyi bilen, günahlardan uzak, halkın sevgisini kazanmış, Cuma ve bayramlarda her yerde kabul edilmiş şekilde hutbe okuyabilen açık fikirli bir kişiyi bu camide görevlendirilmesi ve günlük 20 ücret ödenmesini,
Ayrıca hemen hemen aynı özelliklere yakın, sosyal hayatı herkesçe beğenilen, Kur'an-ı Kerim'i makbul okuyan, imam olmanın sorumluluklarını bilen ve yaşayan iki kişinin de imamlığa getirilmesini ve her birine günlük 10'ar dirhem ücret ödenmesini,
8 Müezzin tayini, her gün 4 kişi nöbetleşerek minarede yüksek ve güzel sesle kadın-erkek bütün Müslümanlara namaz vakitlerini ilân etmeleri için görev almaları, her birine de günde 5'er dirhem ödenmesi,
Allah korkusu olan, mevki ve hevesten uzak, namaz şartlarını iyi bilen, temiz nefisli 5 kişi, camide her gün 20 rekât namaz kılacak, karşılığında her birine 4 dirhem ödenecek ve sevaplarını Nûrbanu Sultan'ın ruhuna bağışlayacaklar,
Her Cuma günü, Cuma saatinden önce Kur'an-ı Kerim'i usulünce okuyacak, 10 kişi görevlendirilerek, her biri Kur'an'dan 10'ar âyet okuyacak, biri Sermahfil olup bu görev karşılığında günde 6, diğer9 kişi de günde 3'er akçe alacaklar,
Camiye bir Muarrif ( puantör) tayin edilecek, bu kişi, her yerde herkes tarafından bilinen ilâhilerden okuyacak, Padişah'ı övecek, hayır sahibi Nûrbanu Sultan'a ve Müslümanlara dûa edecek, ve günlük 5 dirhem alacak,
Camiye 4 ( kayyum- hademe ) personel alınıp, caminin açılıp- kapanması, temizlik işlerini nöbetleşe gece-gündüz yapacaklar, her birine günde 5'er dirhem ödenecek,
Camide 30 erkek görevlendirilecek, her biri 1.000 defa Kelime-i Tevhid söyleyecek; bunların 10'nu sabah namazından sonra, 10'u öğle namazından sonra, kalan 10'u ise ikindi namazından sonra görev ifa edecek, biri reis olacak ve günde 3 dirhem, diğerleri ( 29 kişi ) ise her biri günde 2 dirhem ücret alacak, sevabını Vâkıfe hazretlerinin ruhuna bağışlayacaklar,
90 kişi Ecza-i Şerife ( Kur'anın meydana geldiği 30 cüz ) okumak için görevlendirilecek; 30'u sabah, 30'u öğle, 30'u ikindi namazından sonra her gün üç vakitte bir hatim indirecekler, her biri günde 2'şer dirhem alacak, sevabını vakfı kuran Nûrbanu Sultan'a bağışlayacaklar,
Ayrıca 6 kişi daha ecza-i şerife olarak atanıp, bunlardan 5'i okudukları cüzün sevabını Peygamber Efendimizin azizi, lâtif ruhlarına bağışlayacaklar, biri ise, Peygamberimizin eşi Hz. Ayşe ve kızları Fatımat'üz Zehra'ya bağışlayacaklar, her biri günde 2'şerdirhem alacaklar,
Bir kişi de, ecza-i şerif sandığı için tayin edilecek, okuma sırasında sandığı getirip, açacak, onlarla dua edecek ve günde 3 dirhem alacak,
Camiye bir buhurcu tayin edilecek, günde 8 dirhem ödenecek, özellikle Cuma günleri buhur yanacak,
Namaz vakitlerini hesaplayıp, müezzine bildirmek üzere bir muvakkit tayin edilecek ve günde 7 dirhem ödenecek,
Kur'an-ı Kerimleri kabına koyup nöbetleşe saklayacak 2 kişi, günlük 4'er dirhem alacak,
Cuma namazından sonra '' Amenerresulü '' ile başlayan âyeti sonuna kadar okuyup, vâkıfenin ruhuna bağışlayacak 1 kişiye haftada ( vakfiyede günde derse de , görev haftada bir olduğundan, biz haftalık diye yazdık ) 2 dirhem verilecek,
Öğle namazından sonra Kur'an'dan 10 kadar âyet okuyan bir kişiye günde 2 dirhem,
Sabah namazından sonra, ruha şevk verecek bir ses ile Kur'an'ın kalbi olarak vasıflandırılan Yasin-i Şerif okuyan 1 kişiye günde 2 dirhem,
İkindi namazından sonra bir kişi '' Amme '' Suresini okuyup, günde 2 dirhem,
1 Perdeci tayin ile, perdeleri korumak, tamir etmek ve kışın takmakla görevlendirilmesi, günlük 3 dirhem verilmesi,
Yukarıda camide görevli saydığımız kişilerin görevlerini tam olarak yapıp- yapmadıklarını muarriften başka, iyiliğinden son derece emin olunan bir kişinin de murakıp olarak görevlendirilmesini, günde 3 dirhem ödenmesini, özrü uygunsa, o günkü ücretinin mütevellice ödenmemesi, görevi ihmal edenlerin ise görevden alınıp, başka şahısların görevlendirilmesini mütevelliye bildirmekle vazifelidir.
Yukarıdaki vakfiye şartlarından anlaşıldığı kadarı ile ; camide 210 personel görevlidir. Günlük aldıkları ücret 769 dirhem, haftalık 5.383 dirhem, haftada bir Cuma günleri okunan Amenerresülü bedelini de katarsak 5.385 dirhem ödeme yapılacaktır. Ay takvimi kullanıldığından, 4 ile çarparsak ayda 21.540 dirhem, yıllık, 258.480 dirhem sadece cami personeline ödenen ücrettir. Dolayısıyla, Osmanlıda zengin halk veya mevki sahibi kimseler, toplumda sosyal patlamaları önlemek için, dini yoldan gelirlerinin büyük bir kısmını halka tekrar iade yolarını bu şekilde kullanmışlar, islamda zekat müessesesini, görevle sosyalleştirmişlerdir. Ayrıca , verilen ücretlerden o devrin ekonomisi hakkında da bilgi sahibi oluyoruz. Binalardan ise san'at değeri üzerinde fikir yürütme imkânına sahibiz. Gerçi cami dışında diğer yapılarda tarih yoksa da, başka kaynaklardan bazı yapıların camiden önce hizmete girdiğini anlıyoruz. Hanigâh, imâret, dar'ü,şifa, medrese gibi¦
Dar'üş-şifa'ya atanacak doktorların ise ; ilmi tıpta ve ilmi açıklamada uzman, ameliyat tecrübesi edinmiş, önemli teşhis sanatının usullerini kavramış, tabiatın sırlarına vakıf, bilgi sahibi, ilâcı şefkâtle veren, ilaç hazırlanmasında tecrübe sahibi, hastalara gerekli ilacı verme bilgisine sahip, ameliyat kararını müstakilen verebilen, bilgisizliği kendine yakıştıramayan, hastaların tedavisinde bütün tedbirleri alan, hastalarla nazik konuşan, sert sözlerle onları kırmayan, kesinlikle hiç bir ihmal göstermeyecek, her an hastaların nabzını kontrol eden iki doktor tayin edilecek, birine günde 20, diğerine 15 dirhem ücret ödenecektir. Eğer herhangi bir ihmal olursa, aldıkları ücret haram olacak, ahirette devamlı bir azaba maruz kalacaklardır.
Hastaneye iki de cerrah alınacak, acil durumlarda son derece ustalıkla hastalara yardım edecekler, yaralara sürülecek merhemin ve diğer hazırlanacak ilaçların yapımında usta olan, hastalara sevgiyle bakabilen ve ayırım yapmayan, verilen paranın karşılığını verebilecek insanlar tayin edilecek olup, bunların birine beş, diğerine dört dirhem ücret ödenecektir.
Ayrıca Dar'üş-şifa'ya iki göz doktoru alınacak, göz tedavisi konusunda uzman olacaklar, tedavide kullanacakları ilacı bilecekler, tecrübeleriyle meslektaşları arasında ünlü olacaklardır. Bu iki göz hekiminin birine beş, diğerine 4 dirhem ücret ödenecektir.
İlâç yapımında maharetli usta iki eczacı tayin edilecek ve günde 3'er dirhem ödenecek, ilâçları dövüp toz haline getiren 2 kişiye günde ikişer dirhem verilecektir.
Dar'üş-şifaya bir hiçbir çıkar ve kötülük düşünmeden hastaların ihtiyacını ucuz satın alacak bir vekilharç görevlendirilecek ve günde 3dirhen yevmiye verilecektir. Dar'üş-şifaya 4 erkek görevli alınacak ve hastaların her türlü işlerini ve malzemelerini halledecekler, gece gündüz yanlarında kalacaklar, sırayla nöbet tutacaklar ve 2'si gece, 2'si gündüz çalışacaklardır.
Dar'üş-şifada iki erkek aşçı görev yapacak, hastaların iyi pişmiş lezzetli yemek yemeleri sağlanacak, iştahları arttırılacaktır, Günde her birine 3'er dirhem ödenecektir. Ayrıca iki çamaşırcı görevlendirilecek hastaların çamaşırlarını ve yorganlarını yıkayacak, günde her birine üçer dirhem ödenecektir.
Hastalara , hamamı ısıtıp hazırlayacak, onları keseleyecek bir külhana günde 2 dirhem, ferraşa bir dirhem, gerek görüldüğünde kâseleri taşıyana günde bir dirhem, hastaların şişe ve benzeri eşyalarına bakmak ve gündüzleri hizmetlerini yerine getirmek için nöbetleşe iş yapan iki kişiye günde 3 dirhem, hastaların anbarını koruyan, gerekli malzemeleri koyup-çıkaran anbarcıya günde 4 dirhem, iyileşmeye yüz tutmuş hastalara imamlık yapacak bir kişiye günde 4dirhem, namaz vakitlerinde Dar'üş-şifa'da ezan okuyan, halkı ibâdetin en şereflisine çağıran müezzine günde iki dirhem,
Medreseye tayin edilecek elemanlarda aranan özelliklere gelince : Erdem sahibi, akranları arasında bilgi ve ilim sahibi, sorunları çözebilen, zamanını olgunlaşmak için harcayan, mevkilerde gözü olmayıp, kendini ilme ve öğretime veren, ilmi yaymasını bilen cömert bir kişinin müderrisliğe atanmasını, günde 60 dirhem ücret ödenmesini şartları arasında belirtmiştir Nûrbanu Sultan.
Ayrıca medresedeki kitapları okuyabilecek 16 öğrenci seçilmesini, içlerinden en bilgili olanın muid ( öğretmen yardımcısı) seçilmesi, muide günde 5, diğer öğrencilere günde 2 dirhem burs verilmesini vakfiyede belirtmiştir.
Medreseye bir kapıcı alınıp, kapıları açma-kapama, temizlik için günde 2 dirhem ücret ödenmesini belirtmiştir.
Okul'a gelince ; Çocukları şefkâtle eğitecek, ahlâklarını yükseltecek bir terbiye sistemi içinde kendi çocuğu gibi bakacak, eğitim kurallarına uygun olarak onlara Kur'an'ı ve namazı, Müslümanlığı tam anlamı ile öğretecek, çok çalışacak bir öğretmen atanmasını ve günlük 8 dirhem ücret ödenmesini belirtir.
Dar'ül-Kurra: Arapça'da ve edebiyatta uzman, ilmi ve okumayı büyük şeyh ve imamlardan ders alarak öğrenen, ilmin inceliklerini bilen, ağırbaşlı, hayır sahibi ve büyüklerin namuslu özelliklerini kendisine mecz etmiş, büyük-küçük herkesin gözünde saygıdeğer bir Seyh'ül-Kurra atanmasını belirtir.
Dar'ül-Hadis:Temiz, bilgili, cömert, günahtan korkan, ilim ve ilâhiyat sahibi, nefsini güzel şeylerle doldurmuş, ömrünü bilgi alma-verme ile doldurmuş, çalışkan, bütün varlığı ile ibâdete yönelmiş bir kişinin Dar'ül-Hadis Şeyhliğine atanması ve günde 40 dirhem ücret ödenmesini, 12 öğrenci alınmasını, öğrencilere karşılıksız günde 2 dirhem burs verilmesini, öğrencilerin birtakım rezilliklerden uzak öğretmenlerinden ilim almalarını, Peygamberimizin hadislerini en doğru şekilde öğrenmelerini istemiştir.
Hanigâh, diğer adıyla Tekke; Allah'tan korkan, ibadetini yerine getiren, açık kalpli, kötülüklerden arınmış, gözü tok, bir çok büyük Şeyhlerin sohbetinde bulunmuş, yaramazlıktan uzak duran, doğru yolu gösteren Allah'a ulaşmaya çalışan, boş şeylere ilgi göstermeyen, ilim arayan, nefsi temiz bir şeyh görevlendirilmesini, şeyhin camide vaaz ve nasihat etmesini, müridlerine doğru yolu göstermesini ve bu görev karşılığında, günde 25 dirhem ödenmesini belirtir.
Tekkede ibadet edip, kalan 32 fakire, günde 2 dirhem ücret ödenmesini, bir kapıcı görevlendirilerek , etrafın temizlenmesini üstlenmesini, hanigâhın koruyuculuğunu da alarak, günde 2 dirhem ücret ödenmesi vakfiyede belirtilir.
İmâret Şeyhine gelince; yemek pişirme işlerine bakmak, vakfiye şartları gereği çerçevesinde yemek yemesi gerekli personel ve fakirlere dağıtılmasıyla ilgilenen, ahçı, ekmekçinin görevlerini hakkıyla yapıp-yapmadıklarını kontrol eden,dindar, akılı, gözü tok, uysal, asabi, olmayan, geniş kalpli imâret şeyhine de günde 15 dirhem ücret ödenmesini belirtir. Vekilharca 5 dirhem, imârete alınan malzemeleri eksiksiz yazan, yazmada ve hesapta becerikli, zeki kâtibe günlük 5 dirhem ödenmesi vakfiyede belirtilir.
İmâret anbarını gece gündüz açıp-kapayan ve mühürleyen mühürcüye güne 2 dirhem,Odun kıran oduncuya günde bir dirhem, gerektiğinde odun taşıyana 2 dirhem, Buüdayı dövmek ve kabuğunu çıkaran 2 erkeğe günde ikişer dirhem, kepeği saklamakla görevli erkeğe günde bir dirhem, lezzetli ekmek yapan fırıncı baş ustaya günde 5, dört yardımcısına günde 4'erdirhem, lezzetli yemek yapan baş ahçıya günde 6 dirhem, beş yardımcısına günde dörder dirhem, Nakip tayin edilen 4 erkeğin ikisi et işlerine, diğer ikisi ekmek işlerine bakacak ve her birine günde üçer dirhem ödenecek. Yemek yendikten sonra kapları toplayıp yıkama yerine götüren 4 kişini her birine birer dirhem, Bulaşıkçı iki erkeğe günde dörder dirhem, Pirinç ayıklayan dört kişinin her birine birer dirhem, biri et, diğeri un taşıyan 2 hamalın her birine ikişer dirhem, buğday ve un anbarını bekliyen bir kişiye günde 4 dirhem, anbara giren ve çıkanı kaydeden hesabı kuvvetli, hiçbir şeyi gözden kaçırmayan kâtibe günde 5 dirhem, arpa anbarını koruyan, misafirlerin hayvanlarına israf etmeden, fazla da kısmadan yem veren bir kişiye günde 2 dirhem, helâların ( Wc) temizlik işleriyle uğraşan 2 erkeğe günde ikişer dirhem, temizlenmek isteyenler ( su getirmek ) için ıbrık dolduran iki ıbrıkçıya yine ikişer dirhem, ahırın temizlik işlerine bakmak için iki erkeğin her birine günlük ikişer dirhem, imâretin kapısını açan ve gelen misafirleri sıraya sokan ve kargaşayı önleyen 3 kapıcıya günlük ikişer dirhem, misafirlere yemek vermek, ve odaları temizleyen 4 erkek ferraşa günde dörder dirhem, imâretiğ süpürüp her türlü işi yapan iki ferraşa günde dörder dirhem, kubbelerin kurşunlarını yenileyen ve tamir eden kurşuncuya günde dört dirhem, duvarlarakalem işi yapan nakışcıya günde iki dirhem, imâretin her türlü tamir işlerini yürüten iki tamircinin her birine günde üçer dirhem ödenecektir.
Ayrıca külliyeye gelen suların düzgün akması , İstanbul'un diğer yerlerdeki mahallerindeki suların düzgün akması için biri Bölükbaşı olan yani resi olan yedi küşü görevlendirilmiş olup, her biri ayrıca kendilerine birer de çırak alacaklar, reis günde 10 dirhem, ustalar günde 5'er dirhem, çıraklar günde ikişer dirhem alacaklardır. Bu kişilerden biri Vakfın Üsküdar kasabasındaki camii şerifin avlusuna, medreseye, imârete, hamama gelen su yalakları, kasaba yakınındaki Sarı Kadı'ya gelen suya bakacak. İki kişi ise, İstanbul Dikilitaş yakınlarındaki hamama ve Ayaz Kapısı yakınlarından gelen suya bakacak. Bu su yolcularından birisi, İstanbul dışındaki Akyar, Kumlağımı, Ali Paşa Çayırı, Güzelcehisar, Ayvalık, ve Şehit merhum Bayezıd Han'ın Camisine akan su yollarına bakacak. İş yoğunluğu sebepleri zuhur ederse, birbirlerine yardıma gidecekler.
Bunlara ilâveten Nurbanu Valide Sultan Sultan; Caminin kandillerini ve mumlarını yakmakla görevlendirilen dört çerağa, günlük 4'er dirhem, caminin temizliğini yapan 4 erkek ferraşül harem alınıp, her birine 4'erdirhem, Medresenin Müderrisi ve Dar'ül-Hadis'in şeyhine vakfedilen kitapları, onlardan başkasına vermeyen ve koruyan güvenilir iki kütüphaneci görevlendirilerek her birine günde 3 dirhem, Dar'ül-Kurra ve Dar'ül-Hadis'in kapısına açan ve kapayan kapıcıya günde bir dirhem, okulda çocuklara güzel yazı yazmasını öğreten usta öğretmene günde iki dirhem, okulun kapıcısına günde bir dirhem verilmesini şart kılmıştır.
Söz konusu külliye, vakfiye henüz tamamlanmadan önce hizmete girmiş olduğunu vakfiyede geçen şu sözlerden anlıyoruz : '' ¦ Valide Sultan yukarıda isimleri geçen bütün mebaniyi, hal-i sıhhatinde bütün tasarrufatı sahih ve muteber iken vakfedip her birini teslimi lazım gelen ellere çok zaman evvel ayrı ayrı teslim etti. Mezkûr cami ve mescide ehl-i islâmdan nice büyükler vakit namazları ve cum'a namazı kıldılar¦ imârette ve handa Müslümanlardan bir çok fukara ve sulehâya ikrâm ve i'tam yapıldı. ''
Ancak; mütevelli olarak tayin edilen Mehmet Ağa bin Abdurrahman, vakfiyeyi kadıya onaylatamadan Valide Nurbanu Sultan ebediyete intikal etmiş, bu durumda mallar Sultan III. Murad'a miras olarak kalmış, Sultan Murad' da vakfiyede yazılan şartlar çerçevesinde, annesinin ruhi için söz konusu malları saygıdeğer Pir Ali bin Mustafa'ya teslim ederek vakfın onaylanmasını talep etmiştir.
Allah'a ve peygambere inanan hiç bir halife, sultan, vezir, müftü, kadı, müderris, vali, emir, küçük ve büyük hiç kimsenin bu vakfı değiştirmeye, eksiltmeye, başka bir yere aktarmaya, çevirip bozmaya, atıl bir hale getirmeye ve bilirsizleştirmeye hakkı yoktur. Herhangi biri bu vakfın şartlarını bozmak ve değiştirmek cesaretini gösterir ve fesatlık ederse çok büyük günaha girer.
İş bu vakfiye Hicri dokuz yüz doksan ( 1582) senesi başlarında düzenlenerek onaylanmıştır.
Tebliğ hudutlarını aştığı için Vakfiyede bulunan gelir getirici tüm gayrimenkuller ile vâkıfın Lapseki'de bulunan külliyesi konuya dahil edilmemiştir.
|