HACI BAYRAM-I VELİ ve TARİHE BAĞLILIK
Sadi BAYRAM
"Hacı Bayram-ı Veli ve Tarihe Bağlılık, I. Hacı Bayram-ı Veli Sempozyumu Bildirileri, 8-9 Mart 1990, Ankara Valiliği Kültür Müdürlüğü, Türk Hava Kurumu Basımevi, Ankara, 1991, s. 32-36'da yayımlanmıştır. "
Ünlü Türk Mutasavvıfı Hacı Bayram-ı Veli'nin tarihe bağlılığı üzerinde birkac soz soylemek istiyorum.
Osmanli İmparatorluğu'nun Beylik Döneminde, Anadolu'yu aydınlatanlar arasında, yani Mevlâna Celaleddin-i Rumi, Hacı Bektaş-i Veli, Yunus Emre, Ahi Evran-ı Veli arasında yer alan Hacı Bayram-ı Veli, Anadolu'nun birlik ve beraberliğinde önemli bir rol almıstır. Baskent Ankara'da hâlâ tesirlerini göstermektedir.
Anadolu'nun bir köşesinden Baskent Ankara'ya gelen bir vatandaşımız, ekseriyetle Hacı Bayram-ı Veli'yi ziyaret etmeden gitmez. Nedir ondaki bu güç ? Bu güc manevi liderliktir... Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük önder Aziz Atatürk'de, Ankara'ya ilk geldiğinde 27 Aralık 1919'da burada dua etmemiş midir ? 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmadan önce, Cuma günü, Meclis erkanı ve Ankara halkı önce burada toplanmamış midir ?
Istiklâl Marşımızı, Ankara'da meshur Taceddin Sultan Derğâhı'nda yazan, rahmetli Mehmed Akif Ersoy, manevi ulu lider, Hacı Bayram-ı Veli'den etkilenmediğini söylemek, pek mantıkla bağdaşmaz. Taceddin Sultan ile Hacı Bayram-ı Veli ilişkisini, bugün sosyal tarihçilerimiz çözmüs, gün ışığına çıkarmoş değildir. Hacı Bayram-ı Veli, derğâını, müridlerini topladığı soylenen Hacettepe'de kurmamış mıdır ?
Hacı Bayram-ı Veli'nin külliyesinin bulunduğu tepe, eski bir Frik tümülüsüdür. Men yani Ay- Sin Tanrısı tapınağının bulunduğu mahaldir.Yani; putperestlik devrinde, o zamanın halkı tarafından Tanrı'nın evi olarak kabul edilen bir yerdir. M.Ö. 25 senelerinde Augustus Mabedi yapılmış ve "Monumentum Anycranum" adı ile anılarak İmparator Augustus'un yaptığı işler bu mabedin iç duvarlarına hakkedilmiştir. Daha sonra buranın bir bazilika olarak hizmet gördüğü bilinmektedir.
Hacı Bayram-ı Veli'nin vefatını muteakip, türbesi, Augustus Mabedi'nin hemen yanibaşına yapılmıştır. Evvela kerpiçden yapılan cami saçağı, antik mabedi koruyuculuğuna almış, bilahare XVII. yüzyılda yenilenen camide de bu durum aynen korunmuştur.
Osmanlı Padişahi Sultan II. Murad'ın iltifatına mazhar olmuş, müridi ve kendi yetiştirdiği ünlü bilgin Akşemseddin'i Şehzâde Mehmed'e, yani daha sonra ki ünvanı olan Fatih Sultan Mehmed'e öğretmen olarak gönderen Hacı Bayram-ı Veli; yanıbaşında bulunan yari yıkılmış, putperestlikten kalma mermer mabedi yıkıp, büyük mermer blok taşlarından istifade ederek bir külliye inşaasını düşünememis midir ? Hayır... Hacı Bayram-ı Veli; Tanrının evi olan bu mabedi koruyup kollamis, burada dersler vermiş, talebe yetiştirmiş, gelecek nesillere, yani bize, eski kültürleri aktarmıştır. Bu O'nun tasavvuf ve hümanist dünya görüşünü göstermektedir.
Bilindiği gibi Hacı Bayram-ı Veli'nin vefatı 1429'dur. Hemen hemen yine aynı tarihlerde, bugünkü turistik Bodrum şehrimizde, Çelebi Sultan Mehmed Devrinde, 1414 yıllarında, Türkler'e barbar diyen batılılar, Templiye Şövalyeleri, depremden tahrip olan Dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen, mermer taşlardan yapılmış Halikarnasos Mausoleum'unu yıkarak, mermer heykelleri kireç kuyularında eriterek, mermer taş bloklarını kullanarak bir kilometre mesafedeki bugünkü Bodrum Kalesi'ni inşa etmişlerdir. Nerede kaldı, eski eser sevgisi ? nerede kaldı medeniyet ?... Bu duruma göre kim barbar¦
Avrupa'daki Türk eserlerinin bugün kaçta kaçı ayakta ? Kaç adedi korunmuş ?.. Türk milletinin geniş toleransını, hoş görüşünü, başka milletlerin medeniyetine karşı tutumunu, bu misalle de gözler önüne sergilemek mümkündür.
Bu, bir gönül işidir. Gönülde hissetme işidir. Ancak bizim milletimiz, alçak gönüllülüğü dolayısıyla kendi propagandasını , dünya milletleri önünde hiç yapmamıştır.
Batılı sanatkârlar, en ufak esere büyük imzalar atmaktan çekinmezken, dünya mimarlık tarihine altın imzasını atan, 365 dev abide ve külliye inşa eden Mimar Koca Sinan bile, imzasında, sadece "el fakiru'l Hakir, Sinan " kelimesini kullanmışıir.
Halktan gelen ayni ve nakdi yardımı kabul etmeyen, çalışarak geçimini idame ettiren, çalışmak ibadettir diyen, ziraatle meşgul olan Hacı Bayram-ı Veli, ömrü boyunca halkın gönüllerini kazanmış,Hamdım, piştim, yandım ! Elhamdulillah tabiri ile, Hacı Bayram-ı Veli'nin, " bilmek, bulmak, olmak " vecizesi arasında bir ayrılık yoktur. Kendini bilmek ise, ap-ayrı, olağanüstü bir görüştür. Kendini bilmek kadar bir olgunluk var midir ? Kendini bilen kişi, kimseye kötülük edebilir mi ? Kendini bilen kişi; başkasını incitir mi ? Kendini bilmek, insan-i kâmilliktir. Yani olgun insandır.
Hacı Bayram-ı Veli Ne diyor :
Kim bildi ef'alini
Ol bildi sıfatını
Anda gördü zatını
Sen seni bil, sen seni !
Hak'dan geldik, Hak'ka döneceğiz. Ancak, dönüş yolculuğunda, kalbimizi temizlememiz, onu bir sevgi yumağı haline dönüştürmemiz, dolayisıyla da kötülükten, kinden garazdan uzak kalarak, birbirimizle iyi, hem de çok iyi geçinmemiz gerektiğni bizlere aşılanmak istenmektedir ki; tarih boyunca gelen bütün peygamberler de, bunun için çaba göstermişlerdir. İnsanlığın istediği hümanizm de , felsefe de bu değil mi ? Hak'kı ve hakikati aramak, bulmak, bulduğumuzda da onu ifadeye cür'et etmek...Milletin istifadesine sunmak...
Bilmek istersen canı
Can içinde ara, canı
Geç canından bul O'nu,
Sen seni bil, sen seni.
Bayram özünü bildi,
Bileni anda buldu,
Bulan o kendü oldu
Sen seni bil. sen seni.
Hacı Bayram-ı Veli döneminde; yani XV. Asırda Türk Kültür ve medeniyeti yukarıda arz ettiğimiz felsefeye göre hareket etmiş ve bu felsefenin yayılmasına büyük gayret göstermistir.
Peki, Bu gün hayran kaldığımız, gençliğimizin taklit etmeye çalıştığı, batı kültürü, o tarihlerde nasıldı ?...
Rönesans ve Reform hareketleri yeni yeni doğmak üzeredir. Engizisyon mahkemelerinde toplum inlemektedir... Maddiyat, zorbalik, kalplere hakimdir, kilise vergileri ile halk inlemektedir. Dünyanin yuvarlak olup olmadığı münakaşa halindedir, yuvarlak diyen ilim adamları cezalandırılmaktadır.
Şimdi sormak lazım, hangi kültür, hangi medeniyet mütekamildir, hangisi hümanisttir, hangisi üstündür...
Bunun cevabını; düşüncelerinize ve takdirlerinize arz ediyorum...
Diğer taraftan, o tarihlerde A n k a r a, bir A h i merkezi idi. Ticarette, zanaatte, yani ekonomide tam bir otokontrol hakimdi. Ticaret Ahi anayasası olan fütüvvetnamelere göre yönetiliyordu.Tüccar, malından ve canından, yaptığı aliş-verişten emindi. Birbirlerine sevgi ve saygı vardı. Her sabah, Dua kubbesi önünde Ahibaşı'nın yaptığı dualarla kepenğini açan esnafin, siftahını yapmayan dükkan komşusuna müşterisini göndermek gibi bir alicenaplığı vardı.
Hacı Bayram-ı Veli; ziraatle meşgul oldugu kadar, esnaf ile sıkı bir işbirliği halinde idi. Bu bakımdan Ahi zaviyeleri mensuplari, Hacı Bayram Derğâhı mudavimlerindendi.
Sosyal hayatta; hile - desise yoksa, bunun karşılığında temiz kalplilik, dürüstlük, adalet varsa, komşusu açken kendisi de sofradan tok kalkmıyorsa, o milletler kolay kolay yıkılmaz. İşte Osmanlı İmparatorluğu üç kıt'aya, bu felsefe ile 621 sene hükmetmiştir.Tekke ve zaviyeler, birer halk üniversitesi durumundadır. Millet, devamlı olarak gerek maddi gerekse manevi açıdan eğitilmektedir. Teori ile pratik bir arada yürütülmektedir. Usta- çırak ilişkisi, geceleri zaviyelerde eğitim. Atalarımızın 800 sene önce yaptığı eğitim şekli, Yaygın Egitim adıyla, günün teknolojisine uygun olarak bugün Anadolu Üniversitesince ve Milli Eğitim Bakanlığı ,Çıraklık Okulu tarafından yapılmaya çalışılmakta..
Hacı Bayram'ın öğrencilerinden Akşemseddin'in Halep'de arkadaşı olup, Herat'da Zeyneddin Hafi'den icâzet alan ve Zeyneddin Hafi tarafindan :
Bir aşk kütüğünü yaktık,
Diyar-ı Rum'a attık. beyiti ile Anadolu'ya gönderilen Merzifon'lu Şeyh Nizameddin Abdurrahim-i Rumi, şöyle seslenmektedir:
Ibtida kıldık kitabe, fazlı bismillah ile
Zikrolsun hem dahi, tevhid-i zatullah ile
Tövbe yarâb, hata yoluna gittiklerime,
Bilip ettiklerime, bilmeyip ettiklerime.
Seyh Abdurrahim Rumi, yine bir gazelinde ise;
Yine derya gibi cuş etti aşın
Başımı aşk ile hoş etti aşkın.
Kadeh sundu elime içtim anı,
Delirdim, beni serhuş etti aşkın
Gehi aklim götürdü verdi idrak
Gehi, bi akıl, bihus etti aşkın
Giderdi levhi dilden nakşı gayri ,
Muhabbetname menkuş etti aşkın.
Bu dünyanın yuvasından öterken
Uçurup bir acayip kuş etti aşkın,
Sürüp Abdurrahim'i himmetiyle,
Iletti murşide, tuş etti aşkın. 824 H/ 1421 M.
Cumhuriyet dönemi şairlerinden Halim Yağcioğlu ise şöyle diyor :
Ne diyordu Hacı Bayram," Sen seni bil, sen seni."
Doğrusu bu, aldanıştan öze çek gözlerini.
Bak gör iste, geri kalan ne ?
Birkaç kirik mermer sütun
Arkasından o kibirli, İmparator Agustus'un,
Zamanın rüzgârıyla silinip gitmiş hepsi,
Anlamını yitirmiş, diklenen kasidesi,
Şimdi dilsiz mermerde konuşan sade sekil,
Eğer yaratmıyorsan, duyamıyorsan çekil.
Yaşayan tahtlar değil, fikirler, eserlerdir,
Dostluk o olumsuz çicek, tohumu velidedir,
Yedi veren gül gibi çağlarda açan çicek,
Bin kez inandım, fikrin çiceği gerçek
Muhterem misafirler,
Maziye bakarak, eskilerin tecrübelerinden yararlanarak , geleceğe, daha iyi guvenle bakabiliriz. Bununla birlikte; unutulmamalıdır ki, temiz kalple , akıl ve mantığı birleştirerek, günün teklonojisinden yararlanarak, dürüst çalışmak, bizi her zaman başarıya götürecektir.
Ünlü düşünürün mısralarıyla sözlerime son veriyorum :
Ol şardan oklar atılur,
Gelur ciğelere batııir
Arifler sözü satılır,
Ol sarın bazarında
Şakirdler taş yonarlar,
yonup ustada sunarlar.
Çalabin ismi anarlar,
o taşın her paresinde.
Bu sozu arifler anlar,
cahiller bilmeyip tanlar,
Haci Bayram kendi banlar,
o sarin minaresinde.
|